Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önceki günkü Kıbrıs Rum gazeteleri bu tür manşetleri birinci sayfalarına taşıyordu.Rum basınındaki bu telaşın sebebi, Papadopulos yönetiminin denizde petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına hız vermesine karşı Ankara'nın ve KKTC'nin gösterdiği sert tepkiydi.Nitekim Cumhurbaşkanı M. A. Talat Rum yönetiminin yabancı ülkelerle anlaşmalar yaparak bu çalışmalarını sürdürmesi halinde, "sıcak durumlar"ın meydana geleceğini belirtirken, Ankara da Türkiye'nin bu konuda ne pahasına olursa olsun KKTC'nin arkasında duracağı uyarısında bulundu.Bu beyanları bir "tehdit" olarak algılayan Rum Bakanlar Kurulu olağanüstü toplandı. Rum hükümeti ve parti sözcüleri de Türk tarafının sözlerine sert karşılık vermekte gecikmediler.Kıbrıs sorunu zaten kilitlenmiş, içinden çıkılmaz bir halde. Şimdi sürtüşme konularına bir de "denizdeki petrol ve doğalgaz" meselesi ekleniyor!.. "TÜRKİYE petrol konusunu savaş nedeni sayıyor"... Bu yeni sorunun ekonomik ve siyasal boyutları var.* Ekonomik açıdan Kıbrıs açıklarındaki denizlerde (yani uluslararası sularda) zengin petrol ve gaz yataklarının bulunduğu varsayılıyor. Bu konuda bazı yabancı firmaların yaptığı etütlerden cesaret alan Rum yönetimi, birkaç yıldır "sessiz ve derinden" giderek hazırlıklarını sürdürüyor. Tahminlere göre, adanın 170-180 mil açıklarında, 400 milyar dolar değerinde 6-8 milyar varillik bir petrol rezervi var. Doğru ise, müthiş bir zenginlik kaynağı bu!Papadopulos yönetimi Mısır'dan sonra Lübnan'la da bu bölgede ortak faaliyet için anlaştı. Suriye ile de müzakere halinde... Amaç, "münhasır ekonomik bölge" sınırlarını belirlemek. Bu yapıldıktan sonra da, (herhalde gene yabancı şirketlerle anlaşıp) "arama ve çıkarma" aşamasına geçmek...* Siyasi açıdan Rum yönetiminin bu işe dört elle sarılmasının da çeşitli nedenleri var. Bir: Böylece "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin "tek" egemenliğini tescil ettirmek ve KKTC'nin varlığını "yok" saydırmak... İki: Kendisini dünya çapında bir petrol-gaz üreticisi durumuna getirmek ve böylece "bölgenin önemli bir aktörü" rolüne soyunmak. Üç: Türkiye'yi bir nevi "baypas" etmek veya kıskaç altına almak, Lübnan, Mısır, Suriye gibi Arap "ortakları"nı Ankara'nın karşısına çıkarmak...Türk tarafı şimdiden Kıbrıs Rum yönetimine bu işe girişmemesi için uyarıda bulunuyor. Ankara ayrıca Mısır ve Lübnan'a da böyle bir serüvene girişmemelerini talep ediyor. Sessiz ve derinden... Bütün bu çıkışlar Papadopulos yönetimini ve anlaştığı ülke ve şirketleri bu işten vazgeçirir mi?Rum kesiminden gelen resmi tepkiler "Bu tehditlere aldırmayız" havasında. Ama bu uyarıları ciddiye alanlar da var. Eski bakanlardan Nikos Rolandis açıkça Türkiye'nin bu çalışmaları engellemek için bölgeye savaş gemileri gönderebileceğini dahi söylüyor. Bazı Rum gazeteleri, Kıbrıs Türk tarafı ile anlaşmadan (ve Ankara'nın onayı alınmadan) atılacak adımların büyük tehlike yaratacağını yazıyor.Ne var ki, Rum yönetimi bu konuyu da, (AB içinde yaptığı gibi) uzun soluklu bir "mücadele egzerzisi" olarak görüyor. Hatta meseleyi gerekirse BM ve diğer uluslararası platformlara götürmeyi de planlıyor.Meselenin hukuki yönü oldukça karmaşık, hatta muğlak. Tabii ki Ankara'nın savunabileceği geçerli argümanlar var. Ama Rum tarafının da boş durmayacağı, siyasal ve psikolojik manevralara başvuracağı da bir gerçek."Balık denizde iken pazarlık yapmak" misali, Kıbrıs'ta "petrol denizde iken kavga etmek" kaçınılmaz görünüyor... skohen@milliyet.com.tr Tehlikeli sular...