Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD Irakı vurmak için yanına dostlarını almakta zorlanırken, savaşı önlemeye yönelik kampanya, giderek geniş bir "koalisyon" şeklini alıyor.BMden ABye, Fransadan Rusyaya, Almanyadan Çine kadar çeşitli ülkelerin katıldığı bu diplomatik eylem, acaba Bush yönetimini Iraka karşı askeri harekata geçme fikrinden caydırabilecek mi?Bu aşamada Başkan Bush ve takımından gelen sesler, Washingtonun bu trendden pek etkilenmediği ve ABDnin gerekirse tek başına harekete geçmek kararında olduğu izlenimini veriyor.Herhalde önümüzdeki kritik bir - iki hafta içinde (özellikle 27 Ocakta BM Güvenlik Konseyine sunulacak rapordan sonra) durum daha açıklık kazanacaktır.***SAVAŞA karşı diplomatik savaş, bir değil, birkaç cephede birden gelişiyor. Güvenlik Konseyinde hafta başında yapılan toplantıda 3ü Konseyin daimi üyesi (Fransa, Rusya, Çin) olmak üzere birçok üyenin (Almanya dahil) sergilediği tavır, ABDnin Iraka saldırmasına kesinlikle karşı. Bu ülkeler Iraktaki silah denetiminin devam ettirilmesini ve ABDnin ille vurmaya niyetli ise, mutlaka Konseyden bu yönde (ikinci) bir karar çıkartması gerektiğini savunuyorlar. Fransa, veto hakkını kullanabileceğini ima ederken, şubatta Konsey başkanlığını devralacak olan Almanya da savaş yönündeki bir karara karşı oy kullanacağı uyarısında bulundu... ABde de buna benzer bir hava esiyor. Önceki gün Versailles Sarayındaki kutlama töreninde "savaşsız çözüm"ü savunan Chirac ile Schröder AB içinde cephenin oluşmasına çalıştıkları mesajını verdiler... NATOda önceki gün, gene Fransa ve Almanyanın başını çektiği bir grup, ABDnin karşısına dikildi. ABDnin ağırlığı, bu toplantıda tartışılan (Türkiyeye destek dahil) bazı önlemler üzerindeki bir kararın ertelenmesini önleyemedi... Tam bu sırada, Türkiyenin önayak olduğu "bölgesel girişim" de, savaşa karşı diplomatik kampanyanın sınırlarını daha da genişletti. Her ne kadar İstanbul toplantısı daha çok çağrı ve uyarılarını Bağdata - şahsen Saddama - yöneltiyorsa da, Bush yönetimine de bu bölgede kimsenin meseleyi savaşla halletmesini istemediği mesajını veriyor... Iraka karşı savaşı göze alan ABD, şimdi kendisini hedef alan bir diplomatik savaş ile karşı karşıya bulunuyor. ***BUSH yönetiminin şimdilik özellikle Batı Avrupa ülkelerinden gelen "çatlak" seslere tepkisi, daha çok kızgınlık ifadesi şeklinde. Nitekim Bush, "dostların geçmişten ders alması gerektiğini" söylerken, Rumsfeld de sert bir çıkışla "yaşlı kıta"nın iki ülkesini - yani Fransa ve Almanyayı - "problemli" olmakla suçladı... Bu arada yönetime yakın isimler de, şu mesajı vermeye çalışıyorlar: "Siz bu ülke liderlerinin şu sırada söylediklerine bakmayın. Savaşın eşiğine gelinince veya savaş çıkınca, onlar da tavır değiştirirler..."Bu çevreler umutlarını "hayati" bir konu üzerinde bina ediyorlar: Petrol ve ticari çıkarlar!.. Bu gerçekte Ortadoğu pazarlarını kaybetmek istemeyen Batı Avrupa ülkeleri ve Rusya için "hayati" bir faktör...***TÜRKİYEnin bu konuda izlediği politika, aslında ABnin görüşleri paralelinde. İlkeler, parametreler aynı.Tabi Türkiye hassas konumu (ve ABD ile stratejik ilişkileri) nedeni ile daha dikkatli davranmak zorunda. Ama bu, Ankaranın AB ile bu alanda daha yakın dirsek teması halinde olmasına engel değil. Aksine bu, savaşa karşı diplomasi cephesini güçlendirir. Ayrıca Türkiye - AB yakınlaşmasını da kolaylaştırır... skohen@milliyet.com.tr