"Sevme" durumunda, sorun yok. O ülke ile dostluğun gelişmesine, kamuoyu açısından da, bir engel mevcut değil demek..."Sevmeme" durumunda, mesele şu: O ülke ile uyuşmazlıklar varsa, ilişkilerin bozulması olasılığı yüksek. Hele bu ilişkiler hayati bir önem taşıyorsa, kamuoyu düzeyindeki bu "sevmeme" hali, olumsuz sonuçlara yol açabilir...* * *Türkiyede günlerden beri süren "Amerikan aleyhtarlığı" ile ilgili tartışmalarda bu "sevme-sevmeme" konusu, argümanlardan biri olarak ortaya atıldı.İddialardan biri, Türk halkının ABDyi "sevmediği" yönündedir. Şu sırada ABDnin Türkiyede hiç de popüler olmadığı açık. Ancak "sevme-sevmeme" konusunda, bir kamuoyu araştırması yapılmış değil. Yapılırsa sevilen veya sevilmeyen tarafın "ABD hükümeti" ve onun "politikaları" mı, yoksa "ABDnin kendisi" ve "Amerikan halkı" mı, hatta "Amerikan yaşam tarzı ve kültürü" mü olduğu net olarak sorulmalıdır.Son günlerde televizyonlarda yayımlanan "sokaktaki adam röportajları"nda şunu gördük: Pek çok kişi Bush yönetiminin politikalarına (özellikle Irakla ilgili) karşı çıkıyor ve bu nedenle ABDyi sevmiyor. Ama bu insanlar arasında birçoğu da "Amerikan halkını severim" veya "Amerikan yaşam tarzını, kültürünü, sinemasını, burger ve colasını severim" diyor. Hatta bir röportajda, Busha ateş püsküren bir genç, eğitimi için ABDye gitmeyi arzuladığını söyledi...Dolayısı ile, ABD ile ilgili olarak halkın (çoğunluğunun) neyi sevdiğini veya sevmediğini daha açık saptamak gerek. Hal bu iken, "Biz Amerikayı sevmeye mecbur muyuz?", demenin bir anlamı ve yararı yok. Tabii ki kimse kimseyi başka bir ülkeyi sevmeye mecbur edemez. Ama mesele bu değil. Halk düzeyinde başkalarına karşı tavırlar "aşk veya nefret"e dayandırılabilir ama, devlet düzeyinde politikalar "çıkarlara ve ihtiyaçlara" göre düzenlenir.* * *Her ülke gibi, Türkiyenin de geçmişte, konjonktürel gelişmelere göre başka ülkelerle ilişkilerinin iyi veya kötü olduğu, halkın onları "sevdiği veya sevmediği" dönemler olmuştur. Örneğin daha yakın bir zamana kadar, Ruslar Türkiyede sevilmezdi. Ankaranın Moskova ile ilişkileri gergin veya soğuktu... Şimdi ise durum bunun tam tersi... Aynı şey, Bulgarlar için de söylenebilir. Bir ara Türk halkı Ermeni meselesi yüzünden Fransızlara, Öcalanın kaçışı sırasında da İtalyanlara karşı çok sert tepkiler (bayrak yırtmadan boykota kadar) göstermişti. Bu arada Yunanistanla yaşanan uzun kriz dönemlerini de unutmamalı...Ülkeler arasında çıkar çatışmalarının ve ters davranışların kamuoyunu etkilediği ve onu belirli bir tavır almaya sevk ettiği bir gerçek. Zaman içinde, anlaşmazlıklar giderilince, kamuoyu da yatışır. Halk düzeyinde "sevmeme" hali, "sevme"ye bile dönüşebilir.* * *Avrupalıların da, örneğin Almanlarla Fransızların "sevmeme" dönemleri yaşadıkları malum. Şimdi ise sıkı fıkı dostlar ve birbirlerini (çoğunlukla) seviyorlar...Buna karşılık Bushun politikaları yüzünden bu iki ülkede de ABDye karşı bir akım var. Ancak marjinal gruplar dışında bu, "Amerikayı veya Amerikalıları sevmeme" durumuna gelmiş değil. Chirac veya Schröder de ABDye karşı politikalarını bu "sevme-sevmeme" faktörüne göre ayarlamıyorlar... skohen@milliyet.com.tr Mesele bu değil. Bir yabancı ülkeyi veya milleti sevebilirsiniz de, sevmeyebilirsiniz de... Bu kendi duygu ve düşüncelerinize göre, size kalmış bir şey...