Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ve işte bir yılın sonuna daha geldik... Dünya 2002’yi nasıl anacak? Ya Türkiye?
Doğrusu dünya olayları açısından 2002 hiç de iyi bir yıl olmadı. (Son zamanlarda hangi yıl iyi oldu ki?) Hatta kötü bir yıl oldu da denebilir. (11 Eylül olayının damgasını vurduğu 2001 yılı kadar değilse bile)...
2002, bir önceki yılın miras bıraktığı olumsuzluklardan bir türlü kurtulamadı. Sorunlar yer yer büyüdü, çatışmalar, gerginlikler, sıkıntılar devam etti.
Dünya, bu yılı bir kabus haline gelen terörün gölgesi altında geçirdi. El Kaide başta olmak üzere, çeşitli tedhiş grupları yeryüzünün çeşitli bölgelerinde varlıklarını gösterdi. Gerçi 11 Eylül (2001) saldırısı çapında bir eylem olmadı, ama uluslararası terörizm Bali’den Kenya’ya ve Yemen’e kadar, birçok ülkede kampanyasını yaygınlaştırdı.
Adı farklı da olsa ("bağımsızlık savaşı" gibi), şiddet yer yer ulusal düzeyde de çok ciddi boyutlar aldı. Rusya’da Çeçenler (ekimde Moskova’da, aralıkta da Grozni’de olduğu gibi) çok can alan eylemlere girişti... Ortadoğu’da Filistinlilerin direnişi, "intifada"dan da öte, amansız bir savaşa dönüştü. Kutsal Topraklar, tarihin en karanlık dönemini yaşadı. Karşılıklı saldırılar ilkel bir "dişe diş, göze göz" kısır döngüsü içinde, barış beklentilerini tamamıyla yok etti... Benzer bir şiddet ortamı, Keşmir’de de sadece yerel halkı değil, iki komşu ülkeyi, Hindistan ile Pakistan’ı (ki ikisinin de elinde nükleer silahlar var) bir savaşın eşiğine getirdi...
Bütün bu çıban başları, ne yazık ki hala her an patlamaya hazır durumda, 2003 yılına miras kalıyor...
***
YALNIZ bunlar mı? Daha kötüsü de var: Irak... Bu yıl boyunca dünya hep Bush’un Irak’ı ne zaman vuracağı kaygısı ile yaşadı. Neyse, 2002 kurtuldu ama bu da, 2003’e "transfer" olan tehlikelerden biri - ve herhalde en vahimi...
Bu yıl sürtüşme, çatışma ve gerilim dışında başka şeyler olmadı değil tabii... "Tarihi" sayılacak olaylar da gerçekleşti: Örneğin AB’nin yılın ilk günü "euro"ya geçmesi, yılın son ayında da 10 yeni üye ile "genişleme süreci"ne girmesi gibi... Bir başka "tarihi" gelişme, Rusya ile NATO arasında kurulan "ortaklık" ve böylece Moskova ile Batı arasında eski düşmanlığın yerine yeni bir dostluk döneminin başlaması... Bu arada, 2002’de kendisini belli eden bir trend de ABD’nin tek Süper Güç olarak, tek yanlı politikaları yaşama geçirme niyetini ("Bush Doktrini" adı altında) açığa vurması... Bunlar da, 2003’ün ve müteakip yılların gidişatına yön verecek gelişmeler...
***
GELELİM Türk dış politikasının 2003 tablosuna.
Yıl boyunca üç "çok önemli" konu hakim oldu: AB, Kıbrıs, Irak...
Yılın ilk aylarında Türkiye, üçlü koalisyondan kaynaklanan sürtüşmeler yüzünden, reformlar alanında beklenenleri yerine getiremedi ve Sevilla zirvesinden sonuç alamadı. Umutlar Kopenhag’a bağlandı ve bu amaçla yılın ikinci bölümünde alelacele bazı reformlar kabul edildi. Bu arada Türkiye’de iktidar değişikliği de oldu. Kopenhag’dan ancak 2004 sonu için bir tarih sözü alınabildi.
Kıbrıs görüşmeleri ocakta başladı, 50 küsur toplantı yapıldı, ama sonuç alınamadı. Bu kez BM Genel Sekreteri bizzat devreye girip bir plan sundu. Bu da büyük tartışmalara, hatta sürtüşmelere yol açtı. Yıl gene çözümsüz kapandı ve mesele 2003’e miras kaldı.
Irak sorunu Türkiye’yi büyük sıkıntıya soktu. Ankara olası bir savaşın hem dışında, hem içinde görünmenin yollarını aradı, böyle bir savaş halinde (özellikle Kuzey Irak’ta) alacağı tedbirleri hazırlamaya başladı. Bu da, 2003’e Türkiye’nin başını ağrıtacak meselelerin ilk sırasında yer alıyor...
Neyse âdet yerini bulsun ve biz gene 2003’ün daha iyi, daha huzurlu ve daha başarılı geçmesini dileyerek bu yılı noktalayalım...