Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

SANKİ Avrupa'ya savaş açmış gibi bir halimiz var...
AB'ye üyelik başvurusunun, adaylığın resmen tescil edilmemesi halinde haziranda geri çekileceğinden söz ediliyor... Alman ve Lüksemburg liderlerine, isim zikredilerek, hakarete varan bir üslupla çatılıyor... AB ülkelerine karşı boykot (bazıları buna ambargo diyor) ilan edilmesi gündeme getiriliyor... Gümrük Birliği anlaşmasının değiştirileceği ilan ediliyor... Meseleye alenen bir Hıristiyanlık - Müslümanlık mücadelesi boyutu getiriliyor...
Daha önce de belirtmiştik: AB zirvesinde Türkiye konusunda sergilenen tavıra kızmakta, bunu büyük bir haksızlık saymakta ve tepki göstermekte haklıyız. Ancak, Avrupa ile bütünleşme amacından vazgeçmiyorsak ve dış politika rotasını değiştirmek istemiyorsak, AB'yi bu yanlış yoldan döndürmek için yapabileceğimiz çok şey vardır. Yapmamamız gereken şey ise, duygusal tepkiler gösterip, beklenen sonucu vermeyecek ve hatta geri tepebilecek davranışlarda bulunmak, rest çekmek ve tehditler savurmaktır.
Bu açıdan, Başbakan Mesut Yılmaz'ın son sert çıkışlarını (nedenlerini çok iyi anlamakla beraber) onun ciddiyeti ve soğukkanlılığı ile bağdaştıramıyoruz...
* * *
BAŞBAKAN'ın AB'nin gelecek zirveye kadar kararını değiştirmemesi halinde, Türkiye'nin haziranda başvurusunu geri çekeceğine ilişkin sözleri, her şeyden önce 'usulen' yanlış. Öylesine önemli bir açıklama, gider ayak uçakta gazetecilerle sohbette mi yapılır? Daha önce koalisyon ortaklarına, ona destek veren partiye ve hatta Meclis'e danışılmaz mı? Nitekim, koalisyon ortaklarından ve Meclis'ten gelen tepkiler üzerine, bizzat Yılmaz, ABD'de sözlerini biraz yumuşatmak ve "geri çekecek" yerine "geri çekebilir" ifadesini kullanmak zorunda kaldı. Ne var ki, bu dahi, Ankara'nın gerçekten bu konuda tam olarak ne yapmak niyetinde olduğu konusundaki kuşkuları dağıtmaya yetmiyor.
Eğer Başbakan bu sözleri daha çok iç politikaya yönelik söylemişse, bu sokaktaki adamı heyecanlandırmış da olsa, partilerden (ve hatta kendi partisinden) gelen tepkiler, pek isabetli bir yatırım yapmamış olduğunu gösteriyor... Eğer Yılmaz bu uyarıyı AB'yi yola getirir umudu ile yapmışsa, bunda da bir hesap hatası yapmış demektir. Çünkü AB'nin - ve bu arada Türkiye'nin yanında yer alan üye ülkelerin - buna tepkisi hiç de bu beklentileri karşılayacak nitelikte değildir...
Yılmaz, ABD'ye giderken, Washington'un desteğinden - ve belki de Rusya gibi diğer "seçenekler"den - aldığı cesaretle, AB'ye rest çekmekte sakınca görmemiştir. Türkiye için "Avrupa'nın vazgeçilmezliği" konusunu bir yana bırakalım. Böyle bir düşünce de yanlış; çünkü, ABD de Türkiye'nin yerini Avrupa'da görüyor, AB ile bütünleşmesini istiyor. Nitekim Amerikan yetkilileri de (Başkan Clinton dahil) kendisine bu mesajı açıkça veriyor. AB ile çatışma yerine uzlaşamaya gitmesini tavsiye ediyor.
* * *
VARILMIŞ olan noktada, atılacak her adımı çok iyi hesaplamak gerek.
Başvurunun geri çekilmesi, mümkün tabii. Ama bu uyarının AB'yi dize getireceğini sanmak saflık olur. Kaldı ki, başvurudan vazgeçilmekle, Avrupa hedefinin, yani temel bir tercihin de değiştirilmekte olduğu görüntüsü verilmiş olur. Buna dışarda Yunanlılar başta olmak üzere "Türkiye'yi istemeyenler", içerde de ideolojik veya başka nedenlerden AB ile bütünleşmeye karşı olan çevreler çok sevinir!.. 1987'de yapılan başvurunun geri çekilmesinden sonra ilerde bunu yenilemek de, sanıldığı kadar kolay bir prosedür değildir. Yani böyle bir hareketle Türkiye kendi kendini AB'den büsbütün dışlanmaya mahkum etmiş olacaktır.
Boykota gelince, bu da bir hesap işi: Kuşkusuz Türkiye'nin AB firmalarını boykot etmesi onları bir miktar zarara sokar. Ama - bunun hangi ülkelere ve hangi kıstaslara göre yapılacağı bir yana - asıl zarar görecek olan Türk ekonomisi olacaktır. AB için Türkiye ile ticaret yüzde 2 gibi bir sayı. Türkiye'nin dış ticaret hacminde AB'nin yeri ise yüzde 60. Böyle bir davranışın Türkiye'ye yatırımların ve Türkiye'nin dış piyasalardaki kredibilitesini nasıl etkileyeceğini de bir düşünün...
Geçen hafta İKV Başkanı Meral Gezgin Eriş'in AB Zirvesine karşı Ankara'nın ilk gösterdiği tepkinin "Avrupalı gibi" olduğu sözüne yer vermiştik. Şimdi bunu "alaturka"ya çevirmeyelim...



Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr