ÖNCE BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs konusunda sunduğu "belge"ye uygun bir isim bulmak lazım!.. Buna genelde dünya basınında "plan" deniyor. Türk tarafında resmi ağızlar bunu - Genel Sekreter’in sınırlı yetkisini öne sürerek - "fikirler dizisi" veya "telkin" olarak nitelendiriyor. Annan’ın dokümanında ise bunun "yeni Kıbrıs devletinin iç ve dış işlerini düzenleyecek kurumları inşa edecek bir anlaşma" olduğu belirtiliyor...
Türk tarafının daha önce Genel Sekreter’in resmi bir belge sunmaması için yaptığı çağrılara rağmen, gerçek şudur ki, şimdi ortaya konan metin, plan niteliğinde bir taslaktır ve bu, ABD’nin ve İngiltere başta olmak üzere AB’nin tam desteğine sahiptir... Aynı şekilde Genel Sekreter’in görevinin sadece "iyi niyet misyonu"ndan ibaret olduğu üzerindeki ısrar da geride kalmıştır ve artık bu girişimle BM Kıbrıs konusunda iyice devreye girmiştir...
Ancak, Annan’ın sunduğu metin, "ya kabul, ya ret" anlamında bir şart koşmuyor ve de bir müzakere - yani pazarlık - zemini oluşturuyor. Ne var ki Genel Sekreter bu görüşmelerin 30 gün içinde tamamlanmasını (ve böylece 12 Aralık’taki AB zirvesine bir sinyal verilmesini) istiyor...
* * *
İLK bakışta Kofi Annan’ın kapsamlı planı, bir "tezler ve modeller kokteyli" olarak göze çarpıyor. Plan, ocak ayından beri Denktaş ve Klerides’in yaptığı toplam 58 toplantıda öne sürdükleri temel görüşleri, ayrıca son zamanlarda sözü geçen Belçika ve İsviçre modellerini harmanlamış... Gene çok sık tartışılan federasyon ile konfederasyon kavramları arasında bir orta yol bulmuş...
Hal böyle iken, elbet iki taraf da bu taslakta kabul edebilecekleri veya edemeyecekleri unsurlar bulacaklar.
Planın Türk tezi lehinde önemli bazı noktalar içerdiği açık. Taslak iki kurucu devletin oluşturduğu bir "ortak devletöten söz ediyor. Yani Kıbrıs, artık bir "ortak devlet" sayılacak. Böylece 1960’ta oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yerini yeni bir Kıbrıs devleti almış olacak. Bu da, şimdiye kadar Türk tarafının ısrarla savunduğu ortaklık ve eşitlik koşulunu da, yerine getiriyor.
* * *
KUŞKUSUZ 158 sayfalık taslak bir bütün olarak ele alınmalı, ama Türkiye’nin "olmazsa olmaz" diye üstünde durduğu bu şartın karşılanmış olmasının önemini de teslim etmeli.
Devlet yapısı ile ilgili (örneğin dönüşümlü başkanlık, iki kanatlı parlamento, yüksek mahkemenin kompozisyonu gibi) öneriler de genelde Türk tezine yakın. Bu alanda da nereden nereye gelindiğini anımsamakta yarar var...
Buna karşılık toprak, göçmenler, yerleşim, silahsızlanma gibi konularda elbet Türk tarafının beğenmeyeceği hususlar var. Ancak bizce sadece bunların üstünde durup öneriyi negatif bir açıdan değerlendirmek yarım dolu bardağın sırf boş kısmını görmeye benzer. Eğer gerçekten bir uzlaşma isteniyorsa, ciddi bir "al - ver" esprisi ile masaya oturup pazarlığı ona göre sürdürmek gerekir. Karşılık verilmeden uzlaşmanın mümkün olmadığı da açık. Yeter ki verilen şey ile elde edilen kazanımlar arasındaki orantı ve denge iyi hesaplansın...
Öyle sanıyoruz ki Türk tarafı Annan planını nihayet bir anlaşma için fırsat sayacak ve pazarlığı yapıcı bir anlayışla yürütecek. Ancak bu olayın tam Ankara’da iktidar değişikliği olurken ve önerilen 30 günlük süre de Kopenhag zirvesine rastlarken gerçekleşmesi, doğrusu Türk tarafını sıkıntıya sokuyor. İster istemez "ya bu süre içinde sonuç alınamazsa ne olacak?" sorusu akla geliyor ve kaygı yaratıyor. Bu sorunun yanıtını da yarın arayacağız...
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025