Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

TÜRK - Yunan ilişkilerinin inişli - çıkışlı akışı içinde, halkın önemli kesimleri ve sivil toplum örgütleri, iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmak için inisiyatifi ele alıyor.
Son zamanlarda işadamlarından aydınlara kadar çeşitli gruplar bu yönde ortak girişimlerde bulunuyor. Bu tür çabalara basında "Milliyet" özellikle "Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü" programı ile öncülük etmiştir.
Geçen hafta sonu Atina'da düzenlenen bir toplantı, bu yolda atılan yeni bir adım oluşturdu. Yunanistan'ın eski tanınmış diplomatlarından Kostas Zepos'un, ülkenin dört önemli sivil toplum örgütünün desteği ile düzenlediği bu konferansa dört Türk yazar (Cengiz Çandar, Leyla Tavşanoğlu, Mensur Akgün ve bu satırların yazarı) konuşmacı olarak katıldı. Tartışmaları izleyenler arasında, eski Başbakan'ın eşi Margaret Papandreu'dan, eski Dışişleri Bakanı George Papulias'a kadar 100'den fazla diplomat, politikacı, akademisyen, gazeteci ve aydın bulunuyordu...
* * *
BU tür toplantıların amacı Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlara çözüm bulmak değil. Bu, sivil toplumun gücünün sınırlarını çok aşar. Anlaşmazlıkları halletmek, çatışmayı önlemek, öncelikle hükümetlerin işidir.
Ancak, halkın etkin kesimleri, karşılıklı anlayış havası yaratmakla ve uzlaşma formülleri üretmekle, hükümetlerin işini kolaylaştırabilirler.
Nitekim Büyükelçi Zepos, açılış konuşmasında "burada bilinen duyguları ve görüşleri tekrarlamak için değil, yeni ve orijinal fikirler üretmek, ufuklarımızı genişletmek için bir araya geldik" diyerek tartışmalara yapıcı bir yön verdi. Nitekim gerek bizden, gerekse Yunan tarafından tüm konuşmacılar, bu çerçeve içinde, eleştirel değil, üretken bir yaklaşım sergilediler.
Tartışmalar düşündürücü bazı hususları yüzeye çıkardı.
örneğin, iktidardakiler kriz zamanlarında hamasi demeçlerin ve sert kararların halkın desteğini kazandığını düşünürler. Aynı şekilde medyada da halkın duygulara hitap eden yayınların rağbet gördüğünü sananlar var. Tabii bu, işin kolayına gitmektir. Oysa toplumda aklın ve sağduyunun hakim olmasını, tehlikeli serüvenlere girişilmemesini isteyenlerin sayısı pek çoktur.
Atina'daki toplantıdan çıkan mesajların biri de, halkın aslında politika oluşturanlardan gerilimi artıracak davranışlar (ve sözler) yerine siyasi iradelerini anlaşmazlıkları gidermek ve çözüm aramak yönünde ortaya koymalarını beklediğidir...
Toplantıda üzerinde önemle durulan bir nokta da, Türklerle Yunanlıların aslında birbirlerini iyi tanımadıklarıdır. İki komşu ulus, son zamanlarda daha çok aralarındaki sorunlarla ve geçmişten kalan "streotip"lerle veya klişelerle birbirlerine bakıyorlar.
Gerçekte, tartışmalarda belirtildiği gibi, Yunanlılar Türk toplumundaki, Türkler de Yunan toplumundaki transformasyonları, sosyo - ekonomik evrimi, geleceğe ilişkin emellerini ve beklentilerini pek bilmiyor. Oysa bu faktörler, iki ülke arasındaki ilişkilerde çok önemli etkenlerdir.
Örneğin bazı Yunanlı konuşmacıların belirttiği gibi, Yunanlılar için şimdi esas konu, AB içindeki hızlı entegrasyon ve bunun gerektirdiği büyük çabadır. Oysa Türk - Yunan gerginliği (ve bu arada silahlanma yarışı) bu vizyonu engelleyen bir faktördür. Aynı şey, Türkiye için de söz konusudur: İki komşu arasındaki çekişmeler ve çatışma tehlikesi, Türkiye'nin bölgesel bir güç olma emelinin önünü kesen bir durumdur...
* * *
TOPLANTIDA konuşan Yunanlıların, Türkiye'nin AB içinde yer alması lehinde bir tavır ortaya koyması da anlamlıdır. Bu bağlamda Simitis hükümetinin Lüksemburg zirvesinde ve sonrasında, Türkiye'yi bu konuda daha aktif biçimde desteklememesi eleştirildi. En azından Yunan toplumunun bu seçkin kesimi, Yunanistan için Türkiye'nin AB içinde olmasının, dışında bırakılmasından çok daha yararlı olacağı kanısını taşıyor...
Görüşmelerde Türk - Yunan yakınlaşmasının nasıl gerçekleşebileceği konusunda pratik düşünceler (örneğin eğitimde, ders kitaplarında düşmanlığı körükleyen unsurların ayıklanması gibi) ortaya atıldı. Toplantı sonunda bu egzersizin bir "temas grubu" oluşturularak sürdürülmesine karar verildi.
Bu tür çalışmaların yararlı etkilerine (zaman zaman düş kırıklığına uğransa bile) inanıyoruz. 7 - 8 Şubat'ta İzmir'de düzenlenecek geniş Türk - Yunan sempozyumu ile de, bu yolda bir adım daha atılmasını bekliyoruz...



Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr