Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

İNGİLTERE'nin KKTC vatandaşlarına vize uygulama kararı, siyasi bir baskı amacını mı güdüyor?
Kıbrıs Türk yönetiminde ve kamuoyunda bu görüşte olanlar var.
Uygulamanın AB'nin Lüksemburg zirvesinin ve İngiltere'nin AB dönem başkanlığını üstlenmesinin hemen ardından başlaması, ilk bakışta, bu izlenimi güçlendiriyor.
İngiltere'nin daha önce de - örneğin KKTC mallarına karşı koyduğu ithalat kısıtlamaları gibi - Kıbrıs Türkleri aleyhinde bazı kararlar aldığını hatırlayanlar, vize uygulamasını "tipik bir İngiliz hinliği" diye görüyorlar.
İngiltere ile sıkı temasları olan Kıbrıs Türkleri için Lefkoşa'daki İngiliz bürosunda kuyruklarda beklemek aşağılayıcı oluyor.
KKTC lideri Rauf Denktaş buna karşı tepkisini bir konferans için davet edildiği İngiltere'ye gitmekten vazgeçmekle gösterdi. Denktaş ayrıca, İngiltere'nin Kıbrıs özel temsilcisi Sir David Hanney ile bu vize işini halletmedikçe görüşmeyeceğini ilan etti...
* * *
OBJEKTİF bir değerlendirme yapmak için bu olayın iki yönüne bakmak lazım.
İngiltere neden bu kararı aldı?
Bir kere İngiltere aylar önce Kıbrıs Türk makamlarının dikkatini "KKTC'den iltica akını" üzerine çekmeye çalışmış, bin kişinin İngiltere'ye sığınma başvurusunda bulunduğunu, bu göçün önlenmesi için de adada gereken önlemlerin alınması gerektiğini bildirmişti. Kıbrıs Türk basınında şimdi İngiltere'nin bu uyarılarına kulak asılmadığını, bu yüzden Londra'da bir Kıbrıs Türk sığınmacıları gettosunun oluştuğunu belirten ve "İngiltere kızmadan önce kendimize kızalım" diyen yazarlar var.
Gerçek şudur ki, bazı KKTC vatandaşları
(bunların içinde Türkiye'den adaya göç edenler de var), İngiltere'nin yasalarından yararlanarak son zamanlarda bu ülkeye göç etmenin yolunu bulmuşlardır. KKTC'yi karalayarak (örneğin baskı altında yaşadıklarını iddia ederek) iltica hakkı isteyen bu insanları İngiltere, herhangi bir sığınmacı gibi, soruşturma süresince ülkede barındırmaktadır. Bu bir - iki yıllık süre içinde sığınma başvurusunda bulunanlara ev, yiyecek, giyecek, hatta cep harçlığı veriliyor. İngiliz makamları bunun İngiliz vergi mükellefine 30 milyon sterline mal olduğunu söylüyorlar.
Eğer bu akın, kaynağında durdurulabilseydi, belki bu noktaya gelinmeyecekti. Ama, sorunun şimdi diğer yönüne bakalım.
KKTC'de toplum ağır ekonomik şartlar altında yaşıyor. Bunun bir nedeni de, kendisine karşı uygulanan ambargodur. Bazı insanlar geniş bir Kıbrıs Türk topluluğun yaşadığı İngiltere'ye (hatta bir kısmı Avustralya gibi uzak diyarlara) kapağı atmaya çalışıyor. Kuşkusuz bu KKTC'nin imajı ve itibarı için iyi bir şey değil. Hele bazı kişilerin suç şebekelerinin içinde yer alması, görüntüyü daha da berbat ediyor...
Ama, İngiltere'nin
- gerekçesi ne olursa olsun - şu hassas dönemde (ve de Kıbrıs Rum yönetimine AB'nin kapılarının açıldığı, Türk tarafının tepkilerinin dikkate alınmadığı bir sırada) KKTC'yi baskı altına almak istediği ve iki toplum arasında ayırımcılık güttüğü izlenimini veren vize uygulamasını başlatmasaydı olmaz mıydı?
* * *
KIBRIS Türklerini en çok rahatsız eden husus, vize için 36 Kıbrıs Lirası (yaklaşık 15 milyon TL) harç konmasıdır. Bu paranın azlığı - çokluğu bir yana, bunda büyük insafsızlık ve gaf Türklerin bu harcı sadece Rum kesiminde kullanılan Kıbrıs "pound"u ile ödemeye zorlanmasıdır. Böyle bir paranın tedarikinin güçlüğünü de bir yana bırakalım: Böyle bir davranış Kıbrıs Türklerini "İngilizler bizlere, Rumların istediği kuralları empoze ediyor" diye düşünmeye sevketmez mi? Böyle bir düşünce, pratikte İngiltere'nin tarafsızlığına gölge düşürmez ve soyunduğu "çözüm arayışı misyonu"nu aksatmaz mı?
Vize konusu, esasında "teknik" bir nitelik taşıyor olabilir; ama sonuçta ister istemez havayı daha da bulandıran "siyasal" bir yüze bürünüyor...

Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr