Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

DÜNKÜ soruyu tekrarlayalım: ABD Irak'ı vurmakta neden bu kadar ısrarlı? Clinton Yönetimi'ni bu karara - ve kararlılığa - iten esas nedir?
ABD'nin 1991'de giriştiği "Çöl Fırtınası" harekatının gerekçesi belli idi: Irak komşu bir ülkeyi (Kuveyt'i) işgal etmeye kalkışmıştı. En azından "resmi" amaç - BM'den çıkan kararla ve pekçok ülkenin aktif desteği ile - Irak saldırısını durdurmak ve Saddam'ı yola getirmekti. Tabii bunun gerisinde, Washington'un ABD'nin bölgedeki siyasal ve ekonomik çıkarları da rol oynuyordu. ABD, süper devlet olarak, etkinliğini hissettirmek, bölgeye "Pax Americana" düzenini getirmek ve petrol çıkarlarını da korumak istiyordu...
Ya şimdi?
* * *
BU kez, nedenler ve hedefler o kadar net değil.
Washington'da resmi ağızlar, ABD'nin Irak'ı bombalamayı göze almasına neden olarak, Saddam'ın Kitle İmha Silahları (KİS) konusunda BM deneticilerine zorluk çıkarmasını, yani Güvenlik Konseyi kararlarına uymamasını gösteriyorlar. Bu gerekçeye göre, Irak'ın elindeki bu silahlar, komşuları ve tüm dünya için bir tehdit oluşturuyor. Dolayısı ile, Bağdat'ın BM kararlarını şartsız olarak uygulamaması halinde, "askeri opsiyon"a başvurmak ve bu silahları ortadan kaldırmak gerekiyor.
Yeni askeri müdahalenin gerekçesini böyle bir mantıkla izah ediyor Amerikalılar.
Sadece bu mu? Gerçekten ABD kendisinden binlerce kilometre uzaktaki bir "tehdit"e karşı, sırf "prensip" yüzünden mi müdahale etmeyi göze alıyor? Yoksa bunda başka çıkarları mı var?
Dünkü yazımızda, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Mark Parris'in sözlerini aktarırken, kendisinin de Washington'un tavrında prensiplerin dışında, bazı önemli siyasal ve ekonomik çıkarların payı olduğunu açıkladığını belirtmiştik.
Büyükelçi konuyu daha fazla açmadı, ama birçok Amerikalı analistin söylediklerinden veya yazdıklarından bizim çıkardığımız sonuçlar şöyle: Clinton Yönetimi, geçen ekimden beri Saddam'ı, BM şartlarına göre yola getirmek çabasındadır. Saddam ise her seferinde kıvırmakta ve krizi atlatmaktadır. Bu, Washington'un sabrını tüketti artık. Amerikalılar bunu bir itibar meselesi haline getiriyor. Bunun, bir yandan Clinton'un iç politikadaki durumu, bir yandan da ABD'nin "dünya lideri" pozisyonu ile de ilgisi vardır.
Kuşkusuz bunun yanısıra, bir de ABD'nin çıkarları bu işte rol oynuyor. Clinton, Irak'ı vurmakla ABD'nin etkinliğini
(yani "sonunda ABD'nin istediği olur" görüşünün doğruluğunu) kanıtlamak, bölgede "Pax Americana"nın devamını sağlamak ve kendisine karşı sivri çıkışlar yapanlara meydan verilmeyeceğini göstermek istiyor.
Washington ekonomik alanda da bölgedeki hakim rolünü (örneğin petrol konusunda) sürdürmek, yaptırımlar yolu ile Saddam rejimini baskı altında tutmak amacını güdüyor.
* * *
ABD'nin "vurma strateji"sinin mantığı, gerçekten ne ölçüde "mantıklı"dır?
Yukarda belirttiğimiz gibi, ABD'nin bu kez planladığı harekatın amacı o kadar açık değil. Her ne kadar sadece KİS'leri hedef alan hava bombardımanından söz ediliyorsa da, bunun daha kapsamlı bir harekat olabileceği de belirtiliyor. Resmi ağızlar esas amacın Irak'ın savaş gücünü kırmak olduğunu söylerken, şimdi bazı etkin politikacılar Saddam gitmeden bu işin düzelmeyeceğini ve dolayısı ile hedefin onu ve rejimini devirmek olduğunu belirtiyorlar.
Washington'daki bir analistin deyişi ile, ABD'nin tam olarak ne yapacağı belli değil. Başta, bombardımanla, dehşet silahlarını, birçok tesisleri ve altyapıyı yıkmayı hedeflediği açık. Ancak bu, Saddam rejiminin sonunu getirir mi? Saddam iktidarda kalırsa ilerde yıkılan savaş gücünü yeniden kurmaya teşebbüs etmez mi? 1993 bombardımanından beri bu deneyim defalarca tekrarlanmadı mı?
Öyle görünüyor ki, ABD'nin Irak'ı vurmak istemesinde en önemli faktör, "hiçbir şey yapamama" izlenimini vermekten çekinmesidir. Clinton bunu kendisine ve bir süper devlet olarak ülkesine yakıştırmıyor.
"Bir şeyler yapmış olmak için vurma mantığı"nın ne kadar geçerli ve gerçekçi olduğu ise sorulmaya değer...


Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr