ABD'nin bize nasıl baktığı aşağı yukarı belli de, acaba biz ABD'yi nasıl görüyoruz? Yani ABD, Türkiye için ne ifade ediyor?
Başbakan Ecevit'in Washington'daki temasları, ABD'nin Türkiye'yi nasıl değerlendirdiğini bir kez daha öğrenmemize vesile oldu. Başkan Bush'tan Başkan Yardımcısı Dick Cheney'e, Ulusal Güvenlik Danışmanı C. Rice'dan Dışişleri Bakan Yardımcısı M. Grossman'a kadar, en üst düzeydeki resmi ağızlar, Türkiye'nin ABD için ne kadar büyük önem taşıdığını net olarak dile getirdiler.
Washington'un gözünde, bu "pivotal" önemin çeşitli nedenleri var:
Birincisi, Türkiye'nin jeostratejik konumu. ABD'nin stratejik çıkarlarında Türkiye'nin Balkanlar - Ortadoğu - Kafkasya üçgenindeki pozisyonunun özel bir yeri var. 11 Eylül'den sonra, bu önem daha da artmış bulunuyor...
İkincisi, Türkiye, aynı zamanda bir model. Demokratik, laik, Batı yanlısı bir Müslüman ülke örneği. ABD liderlerinin son konuşmalarında bu noktayı vurgulaması anlamlı...
Üçüncüsü, Türkiye'nin ekonomik atılımı. ABD Türkiye'nin sıkıntılarına rağmen serbest piyasa ekonomisini, cesaretle sürdürmesine de çok önem veriyor. Kuşkusuz Türkiye, Amerikalılar için iyi bir pazar değerini taşıyor, ama aynı zamanda Washington'un savunduğu sistem açısından da bir örnek oluşturuyor...
Kısacası, ABD Türkiye'yi bütün bu nitelikleri nedeni ile kendisine en yakın - ve vazgeçilmez - müttefiki olarak bakıyor...
* * *
GELELİM bize...
Yıllardır - özellikle Soğuk Savaş döneminde - Türkiye de "Sam Amca"yı kendisine en yakın dostu olarak gördü. Güvenliğini, savunma gücünü, ekonomik kalkınmasını, tamamen onun desteğine dayadı.
Bugün dünya koşulları değişmiş olsa da, ABD'nin üstünlüğü tartışılmaz. ABD tek süper güç. Küresel etkinliğinde rakipsiz. Dünyanın yeniden şekillenmesinde önder...
Türkiye açısından ABD'nin şimdiki önemi, eskisi kadar büyük.
Siyasal alanda Türkiye'ye en etkin desteği ABD sağlayabilir ve sağlıyor da. Teröre karşı mücadelede (PKK'ya karşı savaşta ve Apo'nun ele geçirilmesinde görüldüğü gibi) ABD Türkiye'nin yanında yer aldı. AB kapılarının zorlanmasında Washington'un büyük payı oldu. Türkiye'nin Balkanlar'da, Kafkasya'da ve Ortadoğu'da "bölgesel bir rol" oynamasında ABD'nin katkısı da göz ardı edilemez.
Ekonomik alanda, ABD Türkiye'nin en büyük destekçisi oldu. Son krizde Bush yönetimi IMF ve diğer kuruluşların Türkiye'nin yardımına gelmesini sağladı. Ecevit'in Washington'daki temaslarında da görüldüğü gibi, Ankara ekonomide düzlüğe çıkma umutlarını ABD'ye bağlamış durumda...
Kısacası, Türkiye ABD'ye temsil ettiği güç ve sağladığı siyasal, askeri, ekonomik, teknolojik destek nedeni ile, kendisine en önde gelen ortağı olarak bakıyor.
* * *
TÜRKİYE'de ABD'ye eskiden olduğu gibi (o zaman daha çok solcu devrimcilerdi) bugün de ters gözle bakanlar, ona güvenmeyenler (sayıları azalmakla beraber) var tabii.
Ayrıca ABD'nin Kıbrıs ve Irak gibi sorunlar karşısındaki tutumundan, Washington'daki karşıt lobilerin faaliyetinden, zaman zaman kendi politikalarını empoze etme çabalarından rahatsızlık, hatta kaygı duyulduğu da bir gerçek.
Ama Ankara'nın Washington'a en yakın müttefiki ve hatta stratejik ortağı olarak bakması, "real politik"in gereği. Kuşkusuz Türkiye'nin gönlünde Avrupa'nın da önemli bir yeri var. AB üyeliği bu nedenle Türk dış politikasının ana hedeflerinden biridir. Ama gene de Ankara için "en büyük Amerika"dır...