ABD Genelkurmay Başkanı General Richard Myers’ın dün Ankara’daki görüşmelerinin ardından yaptığı basın açıklamasında dikkati çeken noktalardan biri, Bush yönetiminin Irak’ı vurmak konusunda henüz kesin karar almadığını ve "savaşın kaçınılmaz olduğunu söylemediği"ni vurgulayan ifadesi idi.
Hafta sonunda Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’den Dışişleri Bakanı Collin Powell’e kadar birçok Amerikan yetkilisinin söyledikleri de, yönetimin her şeye rağmen barışa son bir şans tanıma eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Hele Rumsfeld’in Saddam Hüseyin’in sürgüne gönderilmesi ile ilgili "Arap planını" açıkça desteklemesi ve "savaşın önlenmesi pahasına bazı Irak liderlerinin affedilebileceği"ni belirtmesi, çok anlamlı.
Günlerden beri Suudilerin ve diğer bazı Arap ülkelerinin Saddam’ı Irak’ı terk edip başka bir ülkeye sığınması için "ikna" etmeye çalıştıkları bildiriliyor. Şimdi Rumsfeld’in son beyanı, ABD’nin bu "plana" destek verdiği ve böylece eski tutumunu da "yumuşattığı" şeklinde yorumlanıyor.
* * *
BU mümkün mü? Saddam sürgünü kabul eder mi? Ve bu gerçekleşirse, ABD gerçekten askeri müdahaleden vazgeçer mi?
Saddam’ın bu tür baskılar sonucunda ülkeyi terk etmesini beklemek fazla iyimserlik olur. Libya lideri Kaddafi’nin "Newsweek"e söylediği gibi, Saddam ölür de sürgüne gitmez! Tarihte diktatörlerin hep böyle davrandıkları görülmüştür.
Öyle görünüyor ki, Türkiye’nin önayak olduğu "barış inisiyatifi"ne ortak olan bazı Arap ülkeleri, Saddam üzerinde "ikna güçleri"ni de sonuna kadar sürdürmek niyetindeler. Ancak ABD "savaş baskısı" olmadan, Saddam’ı yola getirmenin mümkün olmadığı kanısında. Bu nedenle Bush yönetimi savaş hazırlıklarını yoğunlaştırıyor. Sadece Körfez bölgesinde (güney cephesi için) 15 Şubat’a kadar 250.000 kişilik bir askeri gücün toplanması söz konusu. Rumsfeld’e göre, yönetim de son kararını vermek için "aylar değil, ancak haftalar" bekleyecektir. Bu da, ABD’nin Irak’ı vurmaya karar verecekse, bunu şubat sonuna (veya en geç mart başlarına kadar) gerçekleştirmeyi planladığını doğruluyor.
* * *
SADDAM rejimini şu veya bu şekilde sona erdirmeye yönelik ABD stratejisi bunu Irak’ı hem güneyden hem kuzeyden kıskaç altına almayı ve böylece baskısını daha etkin hale getirmeyi amaçlıyor. Amerikalılar bu bakımdan kuzey cephesinin açılmasını - ve dolayısı ile Türkiye’nin desteğini - çok önemli sayıyorlar.
General Myers Ankara’da Türk askeri yetkilileri ile bu konuyu enine boyuna görüştü. Tabii şu anda bu görüşmelerin içeriği hakkında net bir bilgi yok; ama ABD Genelkurmay Başkanı’nın iki ülke arasında işbirliği eksikliği olmayacağı"nı söylemesi, bir ipucu veriyor. Diğer bir deyişle, bu aşamada ele alınan "olasılık planları"nın, zamanı geldiğinde bir siyasi karar ile yaşama geçirilmesi - bu "kısıtlı" bir destek de olsa - olasılığı kuvvetli sayılıyor.
General Myers’ın Türkiye’nin önayak olduğu "bölgesel barış girişimi" konusundaki sözleri de, Washington’un buna bir şans tanımak istediği izlenimini veriyor. Bu inisiyatifin sonuç verme olasılığı açıkçası fazla olmamakla beraber, Türkiye dahil, bölge ülkeleri tüm barışçıl yöntemleri ve olanakları tüketmeye niyetli. Öyle ki, başarıya ulaşılmadığı takdirde "biz savaşı önlemek için elimizden geleni yaptık" denebilsin...
ABD de şimdi benzer bir düşünce içinde görünüyor ve bu bölgesel girişim de sonuç vermezse, dünyaya "artık askeri müdahaleden başka seçenek kalmadı" mesajını daha rahat verebileceğine inanıyor. Belki de Bush’un varmak istediği nokta da bu...
Ama biz gene de bölgesel barış girişimi için, "ya tutarsa" umudunu sürdürelim...
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025