Günlerden beri Ermeni soykırımı yasası nedeni ile Fransa'ya karşı alınacak önlemleri doğru belirlememiz, "selektif" davranmamız gerektiğini yazıyoruz. Aksi halde heyecan içinde uygulayacağımız "yaptırımlar"ın ya etkisiz kalacağını veya - daha kötüsü - bize zarar verebileceğini belirtiyoruz.
Bu bağlamda iki örnek verelim: Birincisi, Fransa'ya karşı girişilecek eylemin Türkiye - AB ilişkileri üzerindeki etkisi; ikincisi ise, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) konusunda Fransa'yı sıkıştırmak amacı ile alınacak tavrın sonuçları ile ilgili...
* * *
ANKARA'da resmi ağızlar istedikleri kadar Fransa'ya karşı yaptırımların, Türkiye'nin AB ile ilişkilerini etkilemeyeceğini söyleye dursunlar, gerçek şudur ki, bu durum dolaylı olarak da olsa, bu ilişkilere yansıyacaktır.
Nitekim bunun ilk işaretleri alınmaya başlandı bile.
AB yetkilileri Fransa'ya yönelik yaptırımların Gümrük Birliği dahil, mevcut anlaşmalara ters düşüp düşmediğini incelemeye aldılar. AB diplomatları özel konuşmalarda, "Ankara'nın bazı aykırı hareketlerinin tespit edilmesi" halinde, gereken uyarının yapılacağını ve bunun da "Türkiye - AB ilişkileri açısından iyi bir şey olmayacağını" dile getiriyorlar...
Türkiye bazı devlet ihalelerinden Fransa'yı dışlamaya başladı. Gümrük Birliği, hizmetlerin serbest dolaşımı konusunu henüz içermediği için, bu yapılabiliyor. Yani bu konuda AB hukuken ses çıkaramaz.
Mal alışverişine gelince, bireysel "boykot"lara da AB bir şey diyemez. Bir firmanın Fransa'dan mal almaması veya ona mal satmaması, onun bileceği iştir. Ancak AB, Türkiye'nin devlet olarak resmen bir boykot pozisyonu alması - veya gümrüklerde engel çıkarması - halinde tepki gösterebilir.
Son olarak Tarım Bakanlığı'nın buğday dışsatımı ile ilgili tavrı, halen Brüksel'de rahatsızlık yaratmış bulunuyor. Ayrıca bazı resmi kişilerin veya kurumların "boykotu teşvik" edici beyanları da olumsuz - ve ilerisi için tehlikeli - yorumlara yol açıyor...
Bu aşamada en azından bu tür resmi beyanlardan kaçınmakta yarar var. Ayrıca bakanlıkların ve kamu kurumlarının kendi inisiyatiflerine göre hareket etmemesi, yaptırımların doğru dürüst seçilerek eşgüdümlü olarak uygulamaya konması gerekiyor.
* * *
FRANSA'nın AGSK'ya verdiği önemi öne sürerek Türkiye'nin bu konuda sert bir çıkış yapmasını bir "misilleme eylemi" olarak saymak da yanlış.
Aslında Fransa'nın istediği şey, NATO'dan da ayrı (ve kendi etkinliği altında) bir Avrupa Ordusu'nun kurulmasıdır. Ama bu aşamada AGSK'nın gerçekleşmesi, NATO'nun (ve ABD'nin) vereceği desteğe bağlıdır. Bu nedenle AB, Acil Müdahale Gücü'nün NATO olanaklarından yararlanması için, ittifakın kapısını çalıyor.
Eğer Türkiye sırf Fransa'yı "cezalandırmak" için AGSK projesini bloke ederse, hatta vetosunu kullanırsa, bir diplomatımızın deyişi ile, Paris bundan sadece memnun olacak ve müttefiklere "gördünüz mü AB bu işi NATO'suz yapmak zorunda" diyecektir... Türkiye böyle davranırsa bir de AGSK mekanizmasına katılmaktaki ısrarının kendi güvenlik çıkarlarından sanki kaynaklanmadığı şeklinde yanlış bir mesaj da vermiş olacaktır.
Evet, bir daha tekrarlıyoruz: Fransa'ya karşı yaptırımların seçiminde dikkatli ve akılcı olalım...
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025