Yunanistan’ı gıpta etmemek mümkün değil. Dünden itibaren Yunanistan AB’nin dönem başkanı koltuğuna oturmuş bulunuyor. Topluluğun geleceğini belirleyecek önemli siyasal, sosyal ve ekonomik kararların alınmasında, önümüzdeki altı ay boyunca, Atina önemli bir rol oynamak fırsatını bulacak.
Daha birkaç yıl öncesine kadar, AB içinde bazı çevrelerin Yunanistan’ı bir yandan zayıf ekonomisi, diğer yandan da Balkan ülkelerine ve Türkiye’ye karşı "kavgacı" davranışları nedeni ile topluluk için bir "yük" olarak gördükleri hatırlanırsa, Atina’nın bugün eriştiği "yönlendirici" pozisyonunun değeri daha iyi anlaşılır.
Bunda Simitis yönetiminin son dönemde izlediği gerçekçi ve atılımcı politikaların büyük payı var tabii...
***
YUNANİSTAN’ın AB’nin başkanlık görevini Danimarka’dan devraldığı şu dönem, oldukça kritik ve zor. Birliğin kendi gündemindeki ana maddeler kadar, uluslararası platformdaki sorunlar, dönem başkanının çok dikkatli, ama bir o kadar da yaratıcı ve uzlaşıcı davranmasını gerektiriyor.
AB’nin iç bünyesi ile ilgili konuların başında "genişleme süreci", Birliğin gelecekteki statüsünü belirleyecek olan "Konvansiyon", pek çok üyenin başını ağrıtan "mülteci akını", üyeler arasında ekonomik ve sosyal politikalarda "uyum" gibi sorunlar yer alıyor. AB’yi çok yakından meşgul edecek başlıca uluslararası sorun ise, Irak...
Bununla beraber, bu dönemdeki başkanlık görevi, Yunanistan’a birçok zorlukların yanı sıra, bazı fırsatlar da sunuyor. AB’nin genişlemesi, bunlardan biri.
Kopenhag zirvesinde üyeliği kesinleşen 10 ülkenin Birliğe "duhulü" için, 16 Nisan’da Atina’da Akropol’ün eteklerinde göz kamaştıracak bir tören düzenlenecek. AB’nin üye sayısının 25’e çıkması gibi tarihi bir olayın Yunanistan’ın başkanlığı dönemine rastlaması, Atina için ayrı bir şans doğrusu.
Ancak bunda da bir sıkıntı olabilir. On üyeden biri Kıbrıs. 28 Şubat’a kadar bir anlaşma sağlanamadığı takdirde, bu sadece Güney Kıbrıs’ın AB’ye alınması (ve bir bakıma adanın bölünmüşlüğünün tescil edilmesi) anlamına gelir.
***
İLK bakışta, Yunanistan’ın kendi başkanlık döneminde Kıbrıs Rumlarını AB’ye resmen sokmaktan büyük memnunluk ve gurur duyacağı düşünülebilir. (Nitekim birçok Yunan böyle bir duygu içinde olacak). Ancak, bunun Yunan diplomasisini, bu olayın yaratabileceği olumsuz sonuçlarını da iyice hesaplamak zorunda bırakacağı da kuşkusuz...
Yunan yetkilileri ve diplomatları, kendi dönem başkanlığı sırasında, Türkiye’nin üyeliği için çabalarını yoğunlaştırdıklarını söylüyorlar. Kopenhag öncesinde Yunanistan’ın aldığı tavır dikkate alındığında, bu beyanların doğruluğuna da inanmak gerek. Şimdi başkanlık koltuğuna oturan Yunanistan bunu daha güçlü bir pozisyondan da yapabilir. Ancak çözüm sağlanamadığı takdirde Güney Kıbrıs’ın törenle üyeliğe kabul edilmesi, havayı bozacak ve bu avantajı da silecektir...
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025