Çeşitli ülkelerden politikacıları, diplomatları, akademisyenleri ve aydınları bir araya getiren Wiltonpark Konferansı'nın en önemli özelliği, herkesin çok açık ve rahat konuşabildiği bir forum olmasıdır.
Tarihi Wiston House adlı şatoda pazartesinden beri Türkiye'nin güncel iç ve dış sorunları, böyle bir hava içinde tartışılıyor.
Bu sorunlardan biri de, Kıbrıs ve Türk - Yunan ilişkileridir. Türkiye ve Yunanistan'ın dışında Kıbrıs'ın iki kesiminden gelen davetliler, konuşmacıların ifade ettiği görüşlerin ışığında, sorunların ayrıntılarını enine boyuna görüştüler.
Bu arada resmi sıfatı olan bazı konuşmacıların yaptığı açıklamalar, bize Türkiye'de iyice bilinmesi gereken bazı gerçekleri ortaya koydu...
* * *
Bu gerçekte şu: AB, Kıbrıs'ı çözüm olsun veya olmasın, yani Türk ve Rum kesimleri birleşsin veya birleşmesin, "ilk sıradaki" diğer birkaç aday ile birlikte, mutlaka üye olarak alacak. Bunun kararı 2002 yılının sonunda verilecek. AB'ye üye olarak giriş de 2003 veya 2004'ün başlarında gerçekleşecek.
Türkiye'de şöyle bir kanaat var: AB, adanın bu bölünmüş halini görmezlikten gelip, sadece Güney Kıbrıs'ı üye olarak alamaz. Birçok AB üyesi, bunun başlarına dert olacağını bilir. Ayrıca Türkiye'nin itirazlarını dikkate alamamazlık edemez...
Konu ile yakından ilgili Türk diplomatları da AB'nin (Ankara'nın ve Denktaş'ın tepkisine rağmen) Güney Kıbrıs'ın üyeliği konusunda kararlı olduğu kanısına varıyorlar. Yani "sadece Rum tarafını almazlar" fikri artık geçerli (veya gerçeğe uygun) değil. Türk diplomasisi hesaplarını "olabilirler" olasılığına göre yapmak durumundadır. Kamuoyunun da bunu şimdiden bilmesi lazım. Yoksa zamanı gelince (ki bu pek uzak değil) ortaya çıkacak durum, büyük düş kırıklığına ve Ankara'nın AB ile ilişkilerinin gerginleşmesine yol açabilir...
* * *
AB Komisyonu direktörlerinden Michael Leig'den Avrupa Parlamentosu üyelerinden Andrew Duff'a ve İngiltere'nin Kıbrıs özel temsilcisi Sir David Hanney'e kadar birçok yetkili ağızdan duyduklarımız bunu teyit ediyor.
Burada açıkça verilen mesaj şu: "Çözüm için zaman daralıyor. Kıbrıs'ın üyeliğine ilişkin karar için ancak 2 yıllık bir süre kaldı. Açıkçası, "AB'nin çözüme varılmadı diye üyeliği - diğer adaylardan ayrı olarak - ertelemesini beklemeyin. Bu karar, AB'nin kendi iç yapısı ile de yakından ilintilidir... O halde bir an önce masaya oturmak lazım. Oysa Türk tarafı yeni koşullar öne sürüyor ve masaya oturmuyor. Bu bizi hiçbir yere götürmez... BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın sunduğu görüşler üzerinde görüşme sürecini başlatmamak için sebep yok. Türk tarafı beğenmediği görüşlere itiraz edebilir. Bunlar hep müzakereye açıktır... Artık usul tartışmalarını bir yana bırakıp sorunların özüne inmek ve çözüm üretmek zamanı gelmiştir. Bu fırsat penceresini kapatmayalım..."
* * *
BU çağrının lehinde ve aleyhinde söylenecek çok şey var tabii. Nitekim bu konferansta da, direkt ilgili tarafların temsilcileri ve ayrıca meselenin dışındaki katılımcılar karşıt görüşlerini ortaya koydular. Kuşkusuz bu forum, bu konuda mutabakata varıp karar verecek değil.
Ama bizim dikkatimizi çeken husus, AB'nin çözüm olsa da, olmasa da, 2002 yılının sonunda Kıbrıs'ın (yani çözüm olmazsa Güney Kıbrıs'ın) üyeliği lehinde karar vermek eğilimini taşımasıdır. Bu niyeti hafife almamak lazım.
Denebilir ki (öyle söyleyenler var) AB bunu yaparsa, Türkiye'yi karşısında bulur; adanın bölünmüş hali devam eder; KKTC, Türkiye ile bütünleşir... Ve hatta Ankara, AB üyeliğinden de vazgeçebilir...
Türkiye gerçekten bunu göze alıyor mu? Böyle radikal bir politika değişikliği Türkiye'yi nereye götürür? Böyle bir sonucu önleyecek başka pragmatik çareler bulunamaz mı?..
Bunları iyi düşünüp tartışmakta yarar var.
Keşke bizde de Wiltonpark Konferansı gibi, bu konuların sakin kafa ile ve açıkça konuşulabileceği bir forum olsa...
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025