Espresso makinası, evlilik hazırlığında olan çiftlerin çeyizine girmiş. Ben de isterim. Ay hayır, ille de evlenmeme gerek yok! Yılbaşıydı, sevgililer günüydü önünüzde bir sürü fırsat var!
Satın aldığınız kıyafetin etiketini anında koparır mısınız? Yemeğin tadına bakmadan tuz mu koyarsınız? Bitter yerine sütlü çikolatayı mı tercih edersiniz? Hmmm, o zaman siz yüzde yüz hassas bir ağıza sahipsiniz... Ama eğer diyorsanız ki “Ben hem bitter hem de sütlü çikolata severim, müziği orta volümde dinlerim, yemeğin sosunun pilavla karışmasına da hiç aldırış etmem”, o zaman uyumlu bir ağıza sahip olduğunuz söylenebilir. Ha, bir de yemeğin içine acı pul biberi hunharca boca eden, acıdan baharatlıdan korkmayanlar, müziği son ses kökleyenler familyası vardır ki, onlar da ‘toleransı yüksek ağız’ olarak tanımlanabilir. “İnsanları bu şekilde üç gruba ayırmakla elimize ne geçecek?” diye soranlara çıtlatalım, bu analiz bizi insanların kahve tercihlerine yönlendirecek. Hazırsanız, ülkemiz topraklarından başlıyorum.
Gözünü açmadan espressonu iç!
Geçtiğimiz hafta espressoyla ilgili bilgi almak için konunun duayeni Nespresso’daydım. Neden espresso? Çünkü son yıllarda kahve denince aklımıza espresso gelir oldu. Espressoda kavrulmuş, damakta kalan, çikolata ve kakaoya sahip tatları milletçe sevdiğimiz ortaya çıkmış. Şeker ve süt kullanmayı tercih etmememiz, Türk kahvesine yakın bir tat arayışında olduğumuzun göstergesiymiş. Eh bu noktada bağrımıza bastığımız, sabah bir bardak içmeden aylamadığımız espresso, kahve ihtiyacımıza hızır gibi yetişmiş diyebiliriz. Hepsini geçtim, espresso makinası, evlilik hazırlığında olan çiftlerin çeyizine girmiş bile. Ben de isterim. Ay hayır, ille de evlenmeme gerek yok! Yılbaşıydı, sevgililer günüydü önünüzde bir sürü fırsat var, onları değerlendirin lütfen! Yeter ki değerlendirin, başımın üzerine yerleştireceğim o makinayı. Şaka değil, Türk tüketicisi espresso makinalarını mutfaktan çıkarıp salon, oturma odası, yemek odası, kütüphane, hatta ve hatta yatak odasına taşımaya başlamış. “Henüz gözünü açmadan espresso içmek”, cümle anlamıyla bu olsa gerek.
İstanbul Frankie kışa hazır
Geçtiğimiz yazın en sürpriz noktası Hisarönü’ndeki Port Frankie, Nişantaşı’ndaki kült mekanıyla kış sezonuna göz kırpıyor. Şef Melih Demirel menüde döktürürken biz de Metin Arolat, Ümit Sayın, Murat Çekem gibi isimlerle sahnede döktüreceğiz. Geçtiğimiz hafta uğradığım mekan şimdiden tıklım tıklımdı. Rezervasyonlar yapılsın!
Ben senin bildiğin erkeklerden değilim!
Orijinal ismiyle, “Je Ne Suis Pas Un Homme Facile”. 2018 yapımı komedi, erkeklerin kendi dünyası olarak gördüğü dünyamızı bir anda tepe taklak ederek tamamıyla kadınların dünyası haline getirmiş. Düşünün, bu sefer erkekler ağda yapıyor, saçıyla başıyla uğraşıyor, ev işlerine gömülüyor, “Neden bugün seni seviyorum demedin?” diyerek kadınlara trip atıyor... Özellikle beylere tavsiyemdir, seyretsinler. Neyi tavsiye etmediğime gelince, Emma Stone’lu Maniac dizisi diyorum. İnat ettim, ilk on bölümün altıncı bölümüne kadar geldim ancak dizinin ana cümlesini, odak noktasını halen anlayabilmiş değilim. Manyak etti beni. Belki de gerçekten manyağım, bilemem tabii.