Şebnem Burcuoğlu

Şebnem Burcuoğlu

sebnem.burcuoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bizzat izledim. Buyurun size müthiş keyifli vakit geçirtecek dört tiyatro oyunu. Hem de birbirinden yetenekli Türk yazarların kaleminden...

Mayıs ayını tamamen tiyatroya ayırdım. Bu sefer istedim ki sadece Türk yazarların eserlerini izleyeyim. Nasıl güzel metinler, ne şahane oyunculuklar... Yazdığım dört oyun da güncel hayatımızı irdeliyor ve ortak bir noktaları var. Mesela nedir bu aralar en sık konuştuğumuz konu? Yalnızlık. Yok, öyle üzücü bir yalnızlık izlemiyoruz sahnede, bol bol gülüyoruz ve hatta yalnızlığımıza iyi bile geliyor. Her bir oyunun sonunda kendimi tutamayıp ayakta alkışladım. Lütfen gidiniz. Asla pişman olmazsınız.

Haberin Devamı

“Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin”

Hazır anneannem on günlüğüne Antalya’dan bize gelmiş, annemle birlikte evde üç kadın didişiyoruz, eğleniyoruz, BAM İstanbul’un bu oyunu nokta atışı oldu. Oyunda da bizimki gibi üç jenerasyon var. Öyle havalı bir dekorun falan içinde değiller, üç kadın sandalyeye oturup kendi hikayesini anlatıyor. Metin, Murat Mahmutyazıcıoğlu tarafından öylesine bir ustalıkla kaleme alınmış ki boş yok! Kendisi aynı zamanda yönetmen koltuğunda. Ayfer Dönmez, Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Melis Öz, kendi isimleriyle oynuyor. Pardon, döktürüyor desem daha uygun olacak. Çok güldüm çok!

“HE-GO”

Her birimiz, kendimizi küçük küçük sosyal medya fenomenleri olarak görmeye başladık, yanlış mıyım? İşte bu son derece normal olmayan ruh halimizi anlatan bir oyun Altıdan Sonra Tiyatro’nun sahnelediği “HE-GO”. Vakti zamanında bir filmde canlandırdığı süper kahraman rolüyle şöhret kazanan Çetin, izole bir şekilde yaşadığı evinde tüm Türkiye’nin onu takip ettiğini düşünürken diyor ki “Beş yüz bininci Instagram takipçimi eve çağırayım. Yazık be, bir hayranım seviniversin”. Esas yazık, eski karısının duvarda asılı tablosuyla deli deli konuşan Çetin’ken, Ersin isimli beş yüz bininci takipçi damlıyor eve. Alican Yücesoy, Ayşegül Uraz ve Halil Babür’ün başrolü paylaştığı oyunu Halil Babür yazmış, Yiğit Sertdemir yönetmiş. Tek kelimeyle nefisti! Ha, içinden çıkamadığımız tek konu, oyunu izlediğimiz Kumbaracı50’nin salonunda klimanın çalışmaması ve ısının yüz elli dereceyi bulmasıydı. Gerçekten içinden çıkamadık ve alnımızdan damlayan terleri dilimizin ucuyla yakalamaya çalışarak izledik “HE-GO”yu.

Milliyet

“Erkekler, Futbol ve Dahası”

Sevgili Cem Davran, o nasıl bir performanstı öyle? Ya Celil Nalçakan, Onur Özaydın? Yalnız hayatlarını didik didik eden üç erkeğin hikayesini dinlerken gülmekten yaş geldi gözlerimden. Bir de erkeklerin iç dünyasına dair birçok ipucu yakaladım. “Yakaladın da ne oldu?” diye soracak olursanız hiçbir şey olmadı. Hep yakalıyorum, sonra da unutuyorum. Kullan, değil mi o bilgileri. Yok! İstanbul Halk Tiyatrosu’nun bu aşırı komik oyununu Yunus Emre Gümüş yazmış, Engin Alkan yönetmiş. Ellerinize sağlık!

“Balerin”

İçinde hem dans hem de tiyatro olan tek kişilik bir performans “Balerin”. Bir baş dansçı, İlke Kodal başrolde. Oyunun sahne tasarımını Bengi Günay yapmış. Seyircilerin karşılıklı oturduğu Agora düzen bizler için her ne kadar rahat olsa da performansçının her bir tarafa yetişmesi gerekiyor ki Kodal bunu başarıyor. Hayran olduğumuz kusursuz balerinin iç dünyasında yaşadıklarını hem dansı hem de sözüyle başarıyla anlatan İlke Kodal’dan bu dünyaya ait birazcık daha fazla bilgi almak isterdim oyunda. Sonuçta balerinlik, dışı cilalı kapalı bir kutu. “Balerin”in koreografı Bedirhan Dehmen, proje danışmanı Kemal Aydoğan. Moda Sahnesi’nin konforuna ise alkışlar alkışlar...