Tüm ağırlığını Türkiye ile müzakerelerin başlaması için kullanan AB dönem başkanı İngiltere, bu işi yarın akşam yapılacak olan AB Dışişleri bakanları toplantısında bağlamaya çalışacak. İngiliz diplomatları, "Sorun 3 Ekim'e kalır, bu nedenle ortaya çıkacak belirsizlik yüzünden de Türkler Lüksemburg'a gelmezlerse, o zaman Birlik içinde kriz var demektir" sözleriyle endişelerini ortaya koyuyorlar. 3 Ekim'de ne olacağını halen söyleyemiyoruz. AB ile üyelik müzakerelerinin planlandığı gibi başlayacağı "en geçerli varsayım" olarak yerini koruyor. Ancak, Avusturya'nın neden olduğu ve bir ucunda Türkiye'ye "imtiyazlı ortaklığın" verilmesi, diğer ucundaysa Hırvatistan ile üyelik müzakerelerinin başlatılması konularının yer aldığı "at pazarlığının" son dakikaya kadar süreceği anlaşılıyor. Haklılar da. Zira böyle bir durumun global düzeyde siyasi, ekonomik ve stratejik yansımaları olacağı kesin. Sonuç itibariyle yalnız Avrupa ve Amerika'da değil, Arap dünyasından Japonya'ya kadar herkesin gözü bu konuya odaklanmış bulunuyor. Kısacası, ister olumlu ister olumsuz olsun, 3 Ekim'de ortaya çıkacak olan sonuçla ilgili yorumların Türk-AB ilişkilerinin çok ötesinde çağrışımları olacağı aşikâr.Ancak, bu konudaki belirsizlik sürerken kesin olan bir şey var. Üstelik "olumlu" hanesine yazılabilecek olan bir şey. O da AB Komisyonu'nun, müzakerelerin 3 Ekim'de başlayacağı varsayımına dayanarak, bu müzakerelerin hangi konularla başlayacağını Ankara'ya resmen bildirmiş olmasıdır. Kesin olan nokta Diplomatik çevrelerden öğrendiğimiz kadarıyla, müzakere edilecek 35 bölümden (Chapter) ilk altısının başlığı şöyle: Bilim ve Araştırma, İstatistik, Eğitim ve Kültür, Tarım, Rekabet Politikası ve Hizmetlerin Serbest Dolaşımı. Ankara'ya bildirilen sıralama da bu. Ancak bu sıralamanın "mutlak olmadığı" ve kendi içinde değişebileceği belirtiliyor.Peki, bu müzakereler hemen 4 Ekim günü mü başlayacak? Uygulanacak süreç şöyle olacak: Müzakerelerin başlamasıyla Türkiye sözü edilen alanlarda "tarama sürecine" (screening) tabi tutulacak. Burada Türk mevzuatı ile AB mevzuatı karşılaştırılacak. Bu süreç yıl sonuna kadar devam edecek. Konu sırası değişebilir Süreç sırasında "uyum" tespitinde bulunulacak ve gerekirse "ölçü kıstasları" saptanacak. "Benchmark" diye bilinen bu kıstaslar, uyumun gerçekleşip gerçekleşmediğinin ölçüsünü sağlayacak. Uyumun zaten sağlanmış olduğu tespit edilirse o konu başlığına "benchmark" konmayacak. Müzakereler ise bu tarama süreci ve "benchmark"ların konmasından sonra başlayacak. Her şey yolunda giderse bu 2006 başında olacak.Burada en zorlu konu başlığının "Tarım" olacağını hemen hemen herkes kabul ediyor. Öte yandan "Hizmetlerin Serbest Dolaşımı" konusunun ilk altı başlık içine alınması da dikkat çekiyor. Bir yoruma göre bu, Türkiye'yi Kıbrıs konusunda köşeye sıkıştırmak için yapılmış. Zira, bilindiği gibi, Türkiye AB'nin "Limanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti'ne aç" baskılarına, "Taşımacılık hizmetler sektörüne giriyor, oysa bu sektör Gümrük Birliği anlaşması gereğince daha müzakere edilmedi" diyor. Uyumun kıstasları Konuya farklı bakanlar da var. Bunlar Türkiye'nin hizmetler sektörünün de gümrük birliğine dahil edilmesini çok uzun süredir istediğini anımsatıyorlar. AB tarafı ise bunun "işgücünün serbest dolaşımı"na kapıyı aralayacağından çekiniyor. Zira, hizmet sektöründe faaliyet gösteren bir Türk şirketi haliyle personelini de AB'ye getirmek isteyecektir.İşin "siyasi boyutu" halledilir ve müzakereler planlandığı gibi 3 Ekim'de resmen başlarsa karşımıza ilk etapta ortaya çıkacak olan görüntü bu. İlk müzakere edilecek bu konuların bazılarına bakıldığında, bu müzakerelerin niçin en az 10 yıl sürebileceği de daha iyi anlaşılıyor. semihi@cnnturk.com.tr Serbest dolaşım korkusu