Üzüntülüyüz ama dünya dönmeye devam ediyor. Döndükçe de, Almanya'nın KKTC için "doğrudan ticaret" olanağının yaratılması konusunda AB adına oynadığı oyunun beklenen şekilde başladığını görüyoruz. Gerçi AB konusu kamuoyumuzun radarından düşmüştür. Birliğin bu aşamada KKTC'ye dönük herhangi bir samimi ve ciddi açılımda bulunması ise beklenmiyor. Ama söz konusu "oyun"u gene de tahlil etmek durumundayız. Kötü bir hafta geçiriyoruz. Sevgili dostumuz Hrant Dink toprağa verildi. Anısını da kalbimize gömdük. Aydın ve barışçı kişiliğiyle Türkiye'nin parlak yüzünü dünyaya yansıtan İsmail Cem'i de dün kaybettik. Onun da toprağı bol olsun. AB dışişleri bakanları, pazartesi günü yaptıkları toplantıda, KKTC'nin üzerindeki izolasyonların kaldırılması için 2004'te kabul edilen, ancak Rumlar tarafından bloke edilen, "doğrudan ticaret tüzüğü" ile ilgili çalışmalara yeniden başlanmasını kararlaştırdılar. Dönem Başkanı Almanya şimdi, adadaki iki tarafla görüşmelere başlayacakmış. Bazıları, "Almanya sorunu çözmek için harekete geçiyor" diye düşünebilirler. Ancak ortada bir kandırmaca var. Her şeyden önce, Almanya'nın taraflarla neyi müzakere edeceğini anlayamadık. AB Komisyonu tarafından 2004'te önerilenlerle ilgili olarak yapılması gerekenler ortadadır. Konunun özü itibariyle Türk tarafıyla müzakere edilecek bir şey de yok. Yapılacak şey, Rumları ikna etmektir. Almanya'nın kandırmacası Ancak AB tarafı "müzakere şart" diye bastıracaksa bu da, olsa olsa, Türk tarafına Rumların taleplerini kabul ettirme girişimi olacaktır. Zira elinde "veto silahı" bulunan Rum tarafı, "hayır" dedikçe, doğrudan ticaret konusunda bir ilerleme olmayacağını Almanlar dahil herkes biliyor. Rumların, KKTC'nin dünyayla ticaretini Güney üzerinden yapması konusunda Almanya ile anlaştıklarını zaten kendi basınları haftalar önce yazdı. Bu durumda akla, "Almanya niçin sonuç çıkmayacak bir işe soyunuyor?" sorusu geliyor. Kanımca, Rumların aksine, AB'nin de istediği gibi "Annan Planı"nı onaylayarak barıştan yana olduklarını açıkça gösteren Kıbrıslı Türklere karşı yapılan haksızlık, Avrupa'da biraz da olsa vicdan sızlatıyor. Rahatlamak için de şimdi bir formül aranıyor. Bir formül aranıyor Çıkacak formül ise şu: "Biz iyi niyetle gerekeni yaptık. Kıbrıslı Türk mallarının dünyaya ulaşması için olanak yarattık. Türk tarafı bunun Güney üzerinden yapılmasına itiraz ediyorsa bu bizi bağlamaz." Yani Almanya "elinden geleni yapmış", fakat "Türk tarafı takdir etmemiş" olacak. Güzel de, Almanya'ya hatırlatmakta yarar var. Rumların merhametine bağlı olarak Güney Kıbrıs üzerinden ticaret yapmak, Türklerin "doğrudan ticaret" yapma olanağına kavuştukları anlamına gelmez. "Doğrudan ticaret" kavramı ister Türkçe, ister Almanca, ister İngilizce, ister Çince telaffuz edilsin, aynı yola çıkar. Almanya'nın AB Dönem Başkanı sıfatıyla önümüze koymaya hazırlandığı önerilerin ise bununla yakından uzaktan bir ilgisi olmayacak. Onun için, Avrupa'da bu konuda vicdanen rahatsız olanlar varsa, onları rahatlatacak olan Türk tarafı değil, Rum tarafıdır. sidiz@milliyet.com.tr Vicdanen rahatsız olanlar