Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Özetle, AB Dönem Başkanı sıfatıyla hareket eden Alman Başbakanı Angela Merkel'in evdeki hesabı çarşıya pek uymadı. Almanya tarafından hazırlanan "Berlin Deklarasyonu" da böylece AB arşivine "içi boş" bir belge olarak şimdiden geçti. Deklarasyonun sadece Merkel, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barrosso ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans Gert Poettering tarafından imzalanması bile bunu göstermeye yetiyor. Berlin'de dün kutlanan AB'nin 50'nci yaş günü, Türkiye'nin Birlik dışında tutulması arzusunu açıkça yansıttı. Öte yandan, Avrupa'daki "birlikten" çok "bölünmüşlüğü ortaya koyan bu yaş günü, AB'nin geleceği hakkındaki belirsizlikleri de gösterdi. Oysa geçmişte kabul edilen ve Avrupa açısından "tarihi" sayılan belgelerin neredeyse tümünde bütün üyelerin imzası vardır. Hatta, "Avrupa Anayasası" gibi bazı belgelerde, aday ülkelerin sembolik imzasına bile rastlamak mümkündür. İşin gerçeği şu ki kafasındaki "Avrupa vizyonuna uymadığı" için Türkiye'yi kasıtlı olarak dışlayan Merkel, tüm AB üyelerini tatmin eden bir deklarasyon hazırlayamadı. Böylece "Berlin Deklarasyonu" ileriye dönük "temennileri" ortaya koyan bir belge olmanın ötesine gidemedi. Nedeni ise üyeler arasında Avrupa'nın kimliği, anayasası ve geleceği konusunda ciddi görüş ayrılıklarının bulunması. Merkel'in Türkiye'yi bu kutlamaya davet etmemesi kuşkusuz "Almanya'nın ayıbı" olarak tarihe geçecektir. Doğu Alman asıllı olan Merkel'in bugünkü konumuna gelmesi için Soğuk Savaş sırasında Batı Avrupa'nın bekçiliğini yapan Türkiye de bunu kolay unutmayacaktır. Deklarasyon tatmin etmedi Almanların durumu açıklamak için ortaya koydukları "Hiçbir aday ülkeyi davet etmedik" argümanı ise geçerli değildir. Zira, Türkiye dışında bu konumda olan bir tek Hırvatistan var. Fakat Hırvatların bu duruma çok üzüldüklerini sanmıyorum. Zira, "Merkel'in Avrupa'sında" yerlerinin garanti altında olduğunu biliyorlar. Onlar açısından AB üyeliği sadece zamanla ilgili bir mesele. Bunun da çok almayacağını biliyorlar. Bu yüzden, "oyunbozanlık" yapıp Merkel'i mahcup etmek istemezler. Büyük liderler geleceği gören şahsiyetler arasından çıkar. AB'yi kuran liderler de bu sınıftandır. Bu nedenle de Türkiye'yi "büyük Avrupa" içinde görerek 1963 yılında tam üyeliği öngören "Ankara Anlaşması"nı imzaladılar. Hırvatlar üzülmedi Merkel'in yakın dostu Jaques Chirac bile Türkiye'nin adaylık sürecinde oynayabileceği önemli rolü oynamamış olsa dahi sırf "tarihe kayıt düşmek" arzusuyla, yeni yayımlanan kitabında Türkiye'nin Avrupa için önemine değiniyor.Bu çerçevede, Türkiye'nin AB üyeliği sayesinde Avrupa'ya getireceği "stratejik önem"e atıfta bulunuyor. İçe dönük ve dünyada fazla siyasi etkisi olmayan bir Avrupa peşinde olan Merkel'in, Chirac'ın bu yaklaşımından çıkan mesajı algılayacak kapasitede olduğunu sanmıyorum. Oysa oturup "Bu 50'nci yaş günümüz niçin buruk geçiyor?" diye düşünse, görmesi gereken önemli birçok şeyi görecektir. Ama yapamıyor. Bu yüzden de kendisini tarihe "Avrupa'nın önemsiz liderlerinden biri" olarak geçmeye şimdiden mahkûm etmiş bulunuyor. sidiz@milliyet.com.tr Merkel'in kapasitesi