Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İran ve Suudi Arabistan arasında gerçekleştirilen bu görüşme, ciddi bir Sünni-Şii çatışmasından endişe edenleri de bir nebze rahatlatmış bulunuyor. Zira, bölgenin bu kilit iki ülkesi, mezhepsel aidiyetlerine takılmadan ve birbirlerine karşı duydukları tarihi antipatiyi de aşarak ilk kez ortamı yatıştırmaya dönük, yapıcı bir girişimde bulunuyorlar. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile Riyad'da yaptığı görüşme, bölgenin yeni gelişmelere gebe olduğunu gösteriyor. Bağdat'ta 10 Mart'ta yapılacak olan ve ABD Dışişleri Bakanı'nın İranlı ve Suriyeli mevkidaşlarıyla ayna masada oturmalarını sağlayacak olan toplantı ise bunun bir diğer işareti. Türkiye de, yeni köprülerin kurulmaya çalışıldığı bu hareketliliğin dışında değil tabii ki. Dışişleri Bakanı Gül de zaten bu çerçevede Bağdat'taki toplantıya katılacak. Buna karşın bu hareketliliğin odağında olup olmadığımız tartışılabilir.Zira, Iraklı Kürtler misalinde olduğu gibi, yeni bölgesel gerçeklere göre politikalar üretmenin Türkiye için hâlâ bir sorun olduğunu görüyoruz. Bu durumda da kendimizi, yol açan "aktif" bir oyuncu olarak değil, hoşlanmadığımız gerçekleri önlemeye çalışan "reaktif" bir bölgesel güç olarak ortaya koyuyoruz. Sedat Ergin sayesinde, Irak krizi çerçevesinde oynadığı rol hakkında taze bilgiler edindiğimiz Cumhurbaşkanı Sezer'in, biri Cumhurbaşkanı olan, diğeri de ülke anayasası gereğince bölge yönetiminin başında bulunan Kürt liderleri yok sayması, askeri kanadın da bunu benimsemesi, bariz bir örnektir. Gül de toplantıya katılacak Geçen hafta, İran resmi haber ajansı IRNA'nın bir haberi geldi önüme. Ahmedinecad'ın Ürdün'de tedavi gören Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'ye gönderdiği mesajla ilgiliydi. Türkiye ile birlikte Iraklı Kürtleri sindireceğine dair, hakkında yaygın spekülasyon yapılan Ahmedinecad, mesajında, Talabani'yi yere göğe sığdıramamış. Geçmiş olsun dilemekle kalmamış, Saddam'a karşı direnişinden, bugün de "Irak'ta demokrasi ve özgürlükler için verdiği mücadeleden dolayı" kendisine övgüler yağdırmış.Bu sıcak söylemin Talabani'nin bir süre önce Tahran'a yaptığı ziyaretin bir sonucu olduğu aşikâr. Nitekim, Talabani de aldığı mesajlar arasında en çok bu mesajdan memnun olduğunu hissettirdi. Bu arada, Türkiye'deki karmaşayı açığa vururcasına, Başbakan Erdoğan'dan da bir geçmiş olsun mesajı aldığını söyledi. Talabani'ye övgüler yağdırdı Erdoğan'ın, Köşk'ten bu tür bir mesajın çıkmamasının diplomatik açıdan yarattığı olumsuz görüntüyü gidermeye çalıştığı anlaşılıyor. Başarılı olduğu da söylenebilir. Çünkü bölgede kimse Cumhurbaşkanı Sezer'i tanımıyor. Ama herkes Başbakan Erdoğan'ı biliyor. Fakat önemli olan bu değil. Önemli olan, yanı başımızdaki gelişmeler açısından, denklemin dışında kalmamız ve Suudi Arabistan ile İran gibi ülkelerin daha esnek yaklaşımlarla elimizden rol kapmalarıdır. Her zamanki gibi, biz, dünyamızı nesnel gerçeklere göre değil, öznel algılamalarımıza göre şekillendirmeye çalışırken, dünya da bizi arka koltuğa oturtuyor. Ciddi bir kafa değişikliği olmadan bu durumun değişeceği de yok. sidiz@milliyet.com.tr Arka koltuğa oturuyoruz