Bolkenstein, politikacılarla akademisyenlerin görüşlerini dünya çapında iktibas eden "Project Syndicate" adlı kuruluş için yazdığı yazıda düşüncelerini açıkça ortaya koymuş."Türkiye ile ilgili sorun" başlıklı yazısına Orhan Pamuk davasıyla girerek, 30 üyeli Romano Prodi Komisyonu'nda Ankara'ya müzakere tarihi verilmesine karşı çıkan tek kişi olduğunu anımsatıyor ve sadece bunun "ne denli haklı olduğunu gösterdiğini" söylüyor. Kimlik tartışmalarımız süredursun, Avrupa'da Türklerin kimliği konusunda kuşku duymayanlar seslerini yükseltmeye devam ediyorlar. Bu tartışmaların başını ise yine Avrupa Komisyonu'nun eski üyesi Hollandalı Fritz Bolkenstein çekiyor. Bolkenstein, "Müzakerelerin başlamasına karar verilmesinden sonra bir şey değişmedi. Pamuk'a dönük zulmün ötesinde, kabul edilemez davranışlar aynen sürüyor" dedikten sonra, "Kadınlar Günü"nde acımasızca dövülen kadınlarla başlayan listesini dayıyor."Türkiye'nin kimliği" konusundaki görüşlerini ise şu sözleriyle ortaya koyuyor:"Ancak, bu eksiklikler giderilse bile, Türkiye yine de AB'ye alınmamalı, çünkü bir Avrupa ülkesi değil. Hıristiyanlık, feodalizm, Rönesans, Aydınlanma, demokrasi ve sanayileşme biz Avrupalıları bugün olduğumuz kişiler yapmıştır. Ancak Türkleri bugün oldukları kişiler yapan bunlar değildir."Bolkenstein, bu sözlerin ardından şöyle devam ediyor:"Bu nedenle, Avrupa Komisyonu'nun ısrarı sonucunda yapılan reformların üyelikten sonra uygulanmaya devam edeceği konusunda ikna olmuş değilim. Tam aksine gerileme olacağı konusunda kuşkularım var."Bolkenstein'in bu ırkçı görüşleri tabii ki kabul edilemez. Fakat, Türkiye'nin sağladığı kozlardan güç alarak ortaya koyduğu argümanlar, AB'deki Türkiye karşıtlarının sayısını artırabilir. Son kamu yoklamaları da zaten bu yönde bir gelişme olduğunu gösteriyor. 'Kabul edilemez davranışlar' Peki, adam bize, "Avrupalı değilsiniz" derken biz de, "Yanılıyorsun beyim, biz Avrupalıyız" diyebiliyor muyuz? Bunu diyebilmemiz için, herhalde ve her şeyden önce, Avrupa'yı "tüm kötülüklerin anası" olarak görmekten vazgeçmemiz gerekiyor.Bolkenstein, Avrupa'da Türkiye için iyi şeyler düşünmeyenlerin olduğunu kanıtlıyor. Ancak, "AB" denince akla Bolkenstein'ler, Giscard'lar falan gelmemeli. "Fransızlaşmak" veya "Almanlaşmak" da gelmemeli. "Gelişmiş yaşam kalitesi", "hukukun üstünlüğü", "insan hakları", "demokrasi" ve "laiklik" gibi kavramlar gelmeli. 'Avrupalı değilsiniz' Ziya Gökalp'in "Türkçülüğün Esasları" adlı eserinde "Türkler için tek çıkış yolu" olarak gördüğü "Avrupalı olmanın" temel koşulları bunlar olduğuna göre, "Avrupalılığımızı" buna göre ölçmek zorundayız. Peki, bunu yaptığımızda ortaya nasıl bir görüntü çıkıyor? Bir türlü yapamadıklarımızla son dönemde gördüklerimizi yan yana koyduğumuzda, maalesef, giderek "daha az Avrupalı, giderek "daha çok Şarklı" olan bir Türkiye görüntüsüyle karşılaşıyoruz. Kısacası gelişmeler, Bolkenstein'in istediği yönde ilerliyor, Ziya Gökalp'in ve onun gibi düşünen Atatürk'ün öngördüğü yönde değil. semihi@cnnturk.com.tr Şarklı Türkiye görüntüsü