Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sözü edilen 'Siren çağrısı' Yunan mitolojisinden alıntıdır. Eski Yunanlıların kahramanlarından Odysseus, Troya Savaşları'ndan sonra evine dönmek için çile dolu bir deniz yolculuğuna çıkar. Karşılaştığı zorluklardan biri de, dayanılmaz cazibesi olan bir sesle denizcileri kendilerine çağıran 'Siren'lerdir. Bugün kullandığımız Siren kelimesinin kökeni de budur. 'Cyprus Mail' Güney Kıbrıs'ta İngilizce olarak yayımlanan aklı başında bir gazetedir. Geçtiğimiz günlerde bu gazetede 'Kıbrıs, veto için yapılan Siren çağrılarına kulak tıkamalı' başlıklı bir başmakale yayımlandı. 'Kıbrıs' ile elbette ki 'Kıbrıs Cumhuriyeti' kastediliyordu. Yani bizim tanımlamamıza göre 'Kıbrıs Rum Kesimi.' Kimilerine göre bir tür deniz kızı olan Sirenlerin özelliği ise kendilerine çektikleri denizcilerin teknelerini kayalıklara yönlendirmeleridir. Nitekim Ege'de bugün dahi 'Siren Kayalıkları' adlı kayalıklar vardır. Odysseus, Sirenlerin çağrısına dayanabilmek için kendisini teknesinin direğine bağlatır. Böylece Sirenlerin hazırladığı feci akıbetten kurtulur.Cyprus Mail de, Papadopulos'a anlayacağı bir dilden benzeri bir uyarıda bulunuyordu. Rumlar arasındaki popülist ve milliyetçi 'güruh kışkırtıcıları'na (rabble rousers) işaret edilen makalede, Rum liderin bunları ciddiye almaması salık veriliyordu. Papadopulos'un bu çağrılara zaten kulak vermeyeceği konusunda hemen hemen emin olan Cyprus Mail, Rumlara veto baskısının bu kez içeriden değil, dışarıdan ve başta Fransa olmak üzere çeşitli AB ülkelerinden geldiğini bildiriyordu. Papadopulos'a uyarı Cyprus Mail, özellikle Fransa'dan gelen bu baskıların Rum çıkarlarıyla ilgili olmadığını, Paris'in Türkiye'nin AB yolunu bloke etmek için bu yolu seçtiğini çağrıştıran ifadeler kullandıktan sonra şunları belirtiyordu:'Bazı AB hükümetleri Türkiye ile müzakerelerin başlamasını engellemek istiyorlarsa bunu kendileri yapmalılar. Papadopulos ise bunu onlar için yapmaktan kaçınmalı, zira ne Yunanistan'ın ne de Kıbrıs'ın bundan kazanacağı bir şey yok.'Geçen hafta Atina'da yapılan Karamanlis-Papadopulos zirvesinden de, anlaşıldığı kadarıyla, Türkiye'yi veto etmeme kararı çıktı. Tabii bu net bir şekilde açıklanmadı. Belli ki Papadopulos kartlarını şu an açmak istemiyor. Fakat Atina'nın, Türkiye'nin AB perspektifini 'stratejik bir karar' olarak desteklemeye devam ettiğini duyurması bu açıdan anlamlıydı. Atina'dan anlamlı destek Ankara ile Atina arasında yaşanan yumuşamanın, Yunanistan'a önemli bazı siyasi ve ekonomik getiriler sağladığı yadsınamaz. (Tabii Türkiye'ye de). Nitekim, Cyprus Mail de, başmakalesinde, Atina'nın 20 yıllık gerginlikten sonra bu yumuşamanın sağladığı avantajları yok sayacak durumda olmadığını altını çizerek belirtiyordu. İşte bu noktada, Atina ile Rum Kesimi arasında önemli bir nüans çıkıyor ortaya. Yunanistan, Türkiye ile barışın sağladığı avantajları sürdürmek isterken, Rum Kesimi hâlâ Türkiye'yi AB minderinde kündeye getirme peşinde. Bu farklılık aslında Annan Planı sürecinde de görülebiliyordu. Atina, sertlik yanlısı Rumların ve Yunanlıların hoşuna hiç gitmeyen bir şekilde, Annan Planı'nı reddeden Papadopulos'a o süreçte istediği mutlak desteği sağlamamıştı.Bazıları ısrarla aksini iddia etseler de, Türkiye bugün ne Ege'de ne de Kıbrıs'ta gardını düşürmüş değildir. Annan Planı süreci sayesindeyse siyasi kazanımlar sağlamıştır. Yavaş da olsa maddi bazı açılımlar da geliyor. Kazanılan en önemli siyasi kazanımlardan biri ise - başta Fransızlar olmak üzere - bazı Avrupalıların elinden Kıbrıs kozunu almak oldu. Özetle, Fransa Türkiye'yi AB'de istemiyorsa o zaman Kıbrıs bahanesini ve benzeri bahaneleri bırakıp veto silahını kendisi kullanacak. Tabii buna cesareti varsa. semihi@cnnturk.com.tr Atina'ya getirileri var