Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İki ülke arasında yaşanan, Kuzey Irak'taki PKK varlığı gibi mevcut sorunların giderilmesi bir yana, bunlara bu arada yeni sorunlar eklenmiş bulunuyor. Bu yeni sorunlar da iki ülke arasında zaten ciddi şekilde sarsılmış olan güven ortamını daha da zedeliyor. Washington'da resmi temaslarda bulunmak üzere dün ABD'ye hareket eden Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e başarılar diliyoruz. Umarız önceki yazılarımızda "sağırlar diyaloğu" diye tanımladığımız Türk-Amerikan ilişkilerini olumlu bir düzleme çıkarmayı başarabilir. Ancak işinin bir hayli zor olduğunu söylemek zorundayız. Bu yıl ABD Kongresi'nden büyük olasılıkla geçeceği belirtilen "Ermeni soykırımı tasarısı" bu sorunlardan biri. Bunun ilişkilerdeki atmosferi daha da zehirleyeceği kesin. Ancak, Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra bu tasarıyı önlemenin iyice zorlaştığı da bir gerçek.Gül'ün Washington'da ABD Temsilciler Meclisi'nin Ermeni yanlısı yeni Başkanı Nancy Pelosi ile görüşüp görüşmeyeceği daha belli değil. Görüşmesi halinde bundan çıkacak sonucu merakla bekleyeceğiz. Tabii, gerçekleşirse bu görüşmenin ters tepmesi olasılığı da var. Çünkü, Pelosi'nin de mensubu olduğu Demokrat Parti üyeleri, Türkiye'nin "Tasarı geçerse zarar görürsünüz" söylemini bir "tehdit" olarak algılıyorlar. Tasarıyı önlemek zorlaştı Bush yönetiminin, Ankara'dan gelen telkinleri hiçe sayıp Kürtlerin istekleri doğrultusunda Kerkük için planlanan referandumun bu yılın sonunda yapılacağını ısrarla söylemesi de ilişkileri gölgeleyen bir diğer konu. Bu meselenin de Gül'ün temaslarına önemli bir yer tutacağı malum. Ancak var olan görüş ayrılığının aşılması beklenmiyor. Defalarca belirttiğimiz gibi, Ankara ve Washington, geçen yıl açıkladıkları "Stratejik Vizyon Belgesi"ne rağmen aralarında yaşadıkları sorunların giderilmesini sağlayacak bir "ortak dil"i henüz bulabilmiş değiller. Başka bir ifadeyle, temel konularda hâlâ çok farklı tellerden çalıyorlar. Nedeni ise iki bu konularda zıt görüşlere sahip olmalarıdır. Tekrar Kerkük konusuna dönersek, Türkiye Kerkük petrollerinin Kürtlerin eline geçmesini kendisine dönük bir "stratejik tehdit" olarak görüyor. Bunu engellemek için de elinden geleni yapacağını açıkça hissettiriyor. İlişkilere Kerkük gölgesi Bush yönetimi ise, Irak'ın dağılması halinde bu petrolün Şiilerin ve Sünnilerin eline geçmesini bir "stratejik tehdit" olarak algılıyor. Bunu engellemek için elinden geleni yapacağını gösteriyor. Kısacası, Irak dağılacaksa, Washington Kerkük petrollerinin "dost eller"de kalmasını istiyor. Bu da "Kürtler" demek oluyor. Her iki ülke Suriye ve İran konularında da ortak bir görüşe sahip değiller. Washington tarafından "şer ekseni"ne dahil edilen bu ülkeler, Türkiye'de "saygın komşular" olarak görülüyor. Bu arada Ankara ile Washington'un İsrail-Filistin çatışması konusundaki görüşleri de pek uyuşmuyor. Genel tablo böyle olunca, Dışişleri Bakanı Gül'e Washington'da başarılar dilemekten başka bir şey kalmıyor. sidiz@milliyet.com.tr Şer eksenindeki 'saygın'lar