Diplomatlarımızı aşağılamaya dönük, "monşer" yakıştırmasına gelince, bu da genelde "kifayetsiz muhterisler"in, yani, başkalarına bakıp kendi yetersizliklerini görenlerin savurdukları bir suçlamadır. Dışişleri Bakanlığı, uygulamalarını kabul edilmiş teamüllere göre yapan devletin en seçkin kurumudur. "Teamül" ise diplomasinin odağındaki bir kavramdır. Bu yüzden de devletin protokol işleri bu kuruma bırakılır. Aynı nedenle, Cumhurbaşkanlığı'ndan TBMM'ye, siyasi partilerden odalar birliklerine kadar birçok kurum dışişlerinden danışman ister ve alırlar. Hal böyleyken, devletin en üst kademesinin bu seçkin kuruma daha önce görülmemiş bir "darbe" indirmesinin anlamı ne olabilir? Dışişleri çevreleriyle Ankara'daki yabancı diplomatların bu günlerde yanıtını aradıkları soru bu. Burada elbette ki Cumhurbaşkanı Sezer'in, Dışişleri Bakanlığı'nın beş müsteşar yardımcısının atamalarını gerekçesiz olarak veto etmesinden söz ediyoruz. Dışişleri'nde şaşkınlık içinde olan dostlarım şunu söylüyorlar:"Onun gözünü, şunun kaşını beğenmedim' türünden anlamsız bir gerekçe olsa bile, bunu kabul etmeye razıyız. Mevcut durumdaysa bu insanlar sanki yetersizmişler veya yanlış bir şey yapmışlar gibi bir görüntü çıkıyor ortaya. Bu da sadece o kişilerin değil, tüm bakanlığın itibarını zedeliyor." Dışişleri şaşkın Konuyla ilgili spekülasyon da devam ediyor. Bir görüşe göre Sayın Sezer kendisine atamalarda danışılmadığı için kızmış. Oysa Dışişleri çevreleri "Geçmişte nasıl olduysa bu kez de aynısı oldu" diyorlar. Bir diğer görüşe göre Sezer, giderayak, Dışişleri'nde kendi dünya görüşüne yakın kişilerin o görevlere getirilmeleri için kendisine danışılmasını istemiş. Bu olmayınca da önüne gelen kararnameyi onaylamadan iade etmiş. Oysa, Dışişleri çevreleri, bakan ile müsteşarın uyum içinde çalışacakları ekibi seçmeleri kadar doğal bir şey olamayacağını söylüyorlar. Bu arada bir dedikoduya göre Cumhurbaşkanı Sezer, Şükrü Sina Gürel'in Dışişleri Bakanlığı'ndan beri "AB aleyhtarı zinde güçler"in gazabına uğrayan Büyükelçi Selim Kuneralp yüzünden kararnameyi veto etmiş. Dedikodu çok Bir diğer dedikoduya göre de Sezer, Iraklı mevkidaşı Talabani'ye gösterdiği tavrını tasvip etmeyen Dışişleri'ne çok kızıyormuş. Basında çıkan ve bu konuda kendisini eleştiren yazıların arkasında da Dışişleri'nin olduğuna inanıyormuş. Bu görüşte olanlar, Sezer'in veto ettiği büyükelçilerin çoğunun Ortadoğu uzmanı olmamasına da işaret ediyorlar.Bu yorumlar doğru mu, yanlış mı bilemiyoruz. Onun için Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu toplu veto kararının gerekçesini açıklamasını diliyoruz. Zira ortalık dedikodudan geçilmiyor ve olan devletin bu seçkin kurumuna ve memurlarına oluyor. Türkiye'de son dönemde olan birçok şey gibi, bunun da ülkeye ne yarar sağladığını anlamıyoruz. Yalnız bildiğimiz bir şey var, ki o da şu: Dışişleri için bu bir "mesleki onur" meselesine dönüşmüş bulunuyor. Bu nedenle de söz konusu büyükelçilerimiz, vekâleten de olsa, müsteşar yardımcısı olarak işlerine devam edecekler. Resmi atamaları ise bir sonraki cumhurbaşkanı tarafından yapılacak. sidiz@milliyet.com.tr Mesleki onur meselesi