Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Değişimin hızı ve yoğunluğu, gazetecilerin kendilerini sürekli geliştirmelerini, entelektüel açıdan devamlı yenilenmelerini gerekli kılıyor. Gazetecilik artık gazetecilerin, hangi kademede olurlarsa olsunlar ister genel yayın yönetmeni, ister yazı işleri müdürü, ister muhabir kendilerini sürekli üniversitede seminer öğrencisi gibi görmeleri ve ona göre davranmaları gereken bir uğraş haline gelmiştir." Genel Yayın Yönetmenimiz Sedat Ergin, rahmetli Abdi İpekçi anısına düzenlenen '2004 Milliyet Yılın Gazetecilik Ödülü' töreninde yaptığı konuşmada şu önemli tespitte bulunmuştu: Bazıları bu tespitin önemini fark etmiş olmayabilirler. Ancak Ergin, basınımız açısından günümüzün en önemli sorunlarından birine işaret ediyordu. Yani, rahmetli Abdi İpekçi gibi acımasızca katledilen rahmetli Uğur Mumcu'nun ifadesiyle 'Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak' sorunu.Uluslararası Basın Konseyi'nin (IPI) 54'üncü Genel Kurulu toplantıları için konuşmacı olarak Kenya'nın başkenti Nairobi'de bulunuyoruz. Burada yapılan kilit sunumlarda, Ergin'in yukarıdaki görüşlerinin çeşitli şekillerde gündeme getirilmesi, basında 'entelektüel girdi'nin ne denli evrensel bir gereksinim haline geldiğini göstermeye yetiyor. Aralarında Nobel Ödüllü yazar Wole Soyinka ile Şiilerin önde gelen liderlerinden olan, tanınmış 'hümanist' Ağa Han gibi son derece önemli isimlerin katıldığı IPI Genel Kurulu sırasında bir konu üzerinde tekrar tekrar duruluyor: Gazeteciliğin, ticari kaygıların ön plana çıktığı bir uğraş haline gelmiş ve bununla bağlantılı olarak da haberlerin 'kâr getiren birer ürün' konumuna düşmüş olması konusu.Yaptığı çarpıcı konuşmada bu konunun üzerinde özellikle duran Ağa Han -ki kendisi aynı zamanda Kenya'daki 'Nation' gazetesi ve buna bağlı radyo ve televizyon kanallarının sahibidir- şu görüşleri dile getirdi:"Karşı karşıya olduğumuz bir diğer ciddi sorun ise, habercilerin bilgi birikimlerinin, giderek karmaşık bir hal alan dünyamızda son derece yetersiz kalmasıdır. En iyi gazeteciler her şeyi bildiklerini düşünenler değil, bilmedikleri çok şeyin olduğunu bilenlerdir. Günümüzde, bilgi birikimimizi geliştirmek, haber kaynaklarımızı artırmaktan çok daha önemli bir hal almıştır. Oysa gerçek duruma baktığımızda, bugün geçerli olan kural, aslında son derece önemsiz olan bir hadiseyi alıp bunu manipülasyon yoluyla heyecan veren ve dolayısıyla satılabilen bir ürün haline getirmektir."Burada iğneyi kendimize batıracak olursak, Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu'dan Ağa Han'a kadar uzanan bir yelpazedeki önemli şahsiyetlerin ortaya koydukları ve Sedat Ergin'in de altını çizdiği bu yüksek kriterlerin neresinde durduğumuzu açık bir şekilde görürüz. 'Sansasyonel' olan 'şok' haberlerin peşinde koşmanın 'geçer akçe' olduğunu maalesef kabul etmek zorundayız. 'Entelektüel içerik'e gelince, bu açıdan 'kıtlık' çekilmesi bir yana, 'entelektüalizmin' de zaten, belirli kesimler tarafından, 'tehlikeli bir olgu' olarak görüldüğünü üzülerek kabul etmek zorundayız. 'Kâr getiren' ürün Oysa esas tehlike, yalan yanlış haberlerle insanları sokağa dökmek, çatışmalara, hatta savaşlara, yol açmaktır. Burada bir konuşma yapan Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame, ülkesinde 1994 yılında yaşananları örnek göstererek bu tehlikenin boyutlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Kimse gocunmasın diye bizden bir örnek vermeyeceğim. Ancak, Newsweek dergisinin yayımladığı ve ardından patlak veren olaylar nedeniyle geri çekmek zorunda kaldığı 'Kuran' haberi 'sorumsuz habercilik' açısından son derece çarpıcı bir diğer örnektir. semihi@cnnturk.com.tr Sorumsuz haberci