Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DYH’den 4.8 milyar liralık teminat istenmesiyle yeni bir boyut kazanan “vergi cezası” konusu, dışarıda artan bir ilgiyle izleniyor. Hükümete yakın çevrelerin iddia ettiği gibi, Doğan grubu mensuplarının sözde yürüttükleri yoğun lobi faaliyetleri nedeniyle de değil. Olayın içerdiği vahamet bu ilgiyi kendiliğinden körüklüyor.
Yerli ve yabancı iş adamlarının başlıca haber kaynaklarından olan “Bloomberg.com”un yorumcusu Celestine Bohlen, salı günü yayımlanan yorumunun daha ilk cümlesinde buna şu şekilde işaret etmişti: “İş âleminin herhangi bir lideri 2.5 milyar dolarlık bir vergi cezası karşısında korkudan titrerdi. Cezalar bu boyuta vardığında, basit bir vergi suçunun çok ötesinde bir şeylerin döndüğünü güvenle iddia edebilirsiniz.”
Bu sözler konuyu izleyen yabancı diplomatlar, yatırımcılar ve Türkiye gözlemcilerinin düşüncelerini özetliyor. Bir medya kuruluşuna karşı vergi mevzuatı yoluyla savaş açıldığına dair izlenim yayılıyor. Bu da kaçınılmaz olarak basın özgürlüğü konusunu ön plana çıkarıyor.

Otomatik olarak değiniliyor
Türkiye bu vergi cezası yüzünden tekrar basın özgürlüğü konusunda uyarılan ülke konumuna gelmiştir. Üstelik de sadece yorumcular tarafından değil. Resmi ağızlar da buna artık otomatik olarak değinme ihtiyacını duyuyorlar.
Örneğin, AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, cuma günü Princeton Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada konuya değinmeden edemedi. Rehn uyarısını, “Düşünce ve basın özgürlüğünün herhangi bir demokraside temel değerler olduğunu Türkiye’ye her zaman açıkça söylüyoruz” sözleriyle dile getirdi.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey de ondan birkaç gün önce Akşam gazetesinin Ankara temsilcisi Utku Çakırözer’e verdiği demeçte, bu vergi cezasıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken, basın özgürlüğü konusunda hassas olduklarını açıkça ortaya koymuştu.
Erdoğan hükümeti şu sıralarda önemli ve iddialı bazı siyasi projeler üstlenmiş bulunuyor. Bu “açılımlar” da tabii ki dışarıda dikkat çekiyor. Bu konularda teşvik edici olumlu açıklamalar geliyor.
Ancak İngiliz Daily Telegraph gazetesinden David Blair’in de perşembe günü belirttiği gibi, Doğan grubuna verilen bu vergi cezası ve bunun basın özgürlüğü açısından ortaya koyduğu görüntü hükümetin kendisine zarar veriyor.
Kısacası, Başbakan Erdoğan, yabancılardan bu konuda gelen sorular karşısında, istediği kadar “bu basit bir idari meseledir” desin, pek inandırıcı olamıyor. Konunun dikkat çekmemesi de mümkün değil.

Yatırımcılar göz ardı etmez
Bu da hükümeti endişelendirmeli. Zira Türkiye yabancı yatırımcıyı korkutmayı göze alamaz. Fakat dünkü Financial Times’ta Delphine Strauss imzasıyla çıkan yazıda da belirtildiği gibi, bu vergi cezası iş alemini “şoke etmiş” durumda.
“Doğan grubu kuşkusuz daha önce görülmemiş bir denetime tabi tutulmuştur” diyen Strauss’un yazısından da anlaşılacağı gibi, vergi mevzuatının bu şekilde kullanılması yerli ve yabancı hiçbir yatırımcının göz ardı edebileceği bir şey değil.
Ekonominin temel mekanizmalarının siyasi nedenlerle basını susturmak için kullanılabileceği algısı ise hükümetin şu anda istediği en son şey olsa gerek. Zira bu algıda olanların düşünecekleri malum. “Bugün bu mekanizmaları basına karşı kullananın yarın hangi nedenle kime karşı kullanacağı belli olmaz.”
Fakat hükümet istemese de bu algı yayılıyor. Başta dediğimiz gibi, hiç kimsenin bunun için bir “lobi faaliyeti” yürütmesi de gerekmiyor. Zira ortadaki garabet bu ilgiyi körüklemeye kendiliğinden yetiyor. Bize de, “Başbakan Erdoğan bu cezanın Türkiye’nin imajına verdiği zararın farkında mı?” diye sormak kalıyor.