Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fransa’nın AB dönem başkanlığına birkaç hafta kala, Fransız Büyükelçisi Bernard Emie bu dönemin ikili ilişkiler açısından yumuşak geçmesi için büyük çaba sarf ediyor. Reuters ajansının geçen hafta yayına koyduğu ve Milliyet’in de kullandığı bir haberin kendisinde telaş yaratması bu nedenle doğal sayılmalı. 
Söz konusu haberde, Polonya’nın Dziennik gazetesine konuşan Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin,  laik olsa dahi Türkiye’nin Avrupalı olmadığına dair görüş beyan ettiği bildiriliyordu.  Sarkozy’nin sözleri tırnak içinde verilmediği gibi, sonradan anlaşıldığı üzere, bu görüş aslında Reuters’in söylenenlerden çıkardığı kendi görüşüymüş.  

Ateş olmayan yerden...
Ancak, Sarkozy’nin gerçek sözlerini veren Fransız Büyükelçiliği açıklaması dahi ateş olmayan yerden duman çıkmayacağını gösteriyor. Büyükelçiliğe göre, Sarkozy aslında şunları söylemiş:
“Türkiye’nin adaylığı konusundaki tutumum biliniyor ve bu tutum değişmedi. Konunun temelinde Avrupa Birliği’nin sınırları hususu yatıyor. AB’nin sınırları olmalı mı, ki ben olması gerektiğine inanıyorum, ve durum buysa bu sınırlar nereden geçecek?”
Kısacası, Sarkozy için Türkiye Avrupa sınırları dışında ve bu nedenle AB üyesi olamaz. Sarkozy’nin bu görüşü yeni olmasa da, Fransız dönem başkanlığının arifesinde yenilenmesi elbette ki dikkat çekiyor.
Paris’ten yansıyan tavır
Büyükelçi Emie’nin Ankara’daki işini asıl zorlaştıran ise Paris’ten yansıyan bu genel siyasi tavırdır. Türk basınında çıkan ve Büyükelçiyi üzen haberlerle yorumları besleyen de budur.
Kaldı ki, konuştuğum bazı AB diplomatları dahi, Sarkozy’ye söylemediği şeyleri söyletmenin yanlışlığını kabul etmekle birlikte, Reuters’a dayanan haberi ilk okuduklarında hiç şaşırmadıklarını söylediler.
Özetle, medya böyle bir hataya bir daha hiç düşmese bile, Büyükelçi Emie’nin çektiği sıkıntının azalacağını sanmıyoruz. Çünkü sorunun asıl kaynağı Ankara’da değil, Paris’te yatıyor.  

Gerginlik artabilir
Hatta yaşanan gerginliğin bu hafta daha da artması olasılığı var. Nedeni ise Fransız muhafazakârların, Türkiye’nin AB üyeliği için zorunlu olmasını istedikleri referandum maddesi. Yeni anayasa taslağına monte edilen bu madde geçen hafta parlamentonun alt kanadından geçti. 
Madde, AB nüfusunun yüzde onundan fazla nüfusu olan ülkelerin AB üyeliği için referanduma gidilmesini zorunlu kılıyor. Kimseden ismen söz etmese de bu maddenin Türkiye’yi hedef aldığı AB’de hemen herkes tarafından kabul ediliyor. 
AB konusunda en çok okunan haber sitelerinden Euobserver.com dahi, cuma günü konuyla ilgili haberini “Fransız milletvekilleri Türkiye aleyhtarı maddeyi onayladılar” başlığıyla verdi. 

Keşke haber yanlış olsaydı
Yarın genel kurulda anayasa taslağının bütünü üzerinde yapılacak oylamada maddenin mevcut haliyle kabul edilmesi, bunun da 10 Haziran’da Senato tarafından onaylanması halinde, Büyükelçi Emie’nin işinin daha da zorlaşacağı aşikâr.
Parlamentonun iki kanadının temmuzda yapacakları ortak oylamada da anayasa taslağı aynen kabul edilirse, Fransa’nın Türkiye’ye karşı uygulamak istediği ayrımcılık Paris’in AB dönem başkanlığının hemen başında teyit edilmiş olacak.
Özetle, Fransa ile sorun, keşke düzeltildiğinde her şeyin rayına oturduğu yanlış bir haberden ibaret olsa. Ama ne yazık ki öyle değil.