Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunun ardından Başbakan Erdoğan ile Yaşar Paşa'nın "Dolmabahçe görüşmeleri" yaşandı. Orada nelerin konuşulduğunu hâlâ bilmiyoruz. Konuşulanlar da bu konuda açıklama yapmamaya kararlı olan iki kişi arasında gerçekleştiği için, herhalde yakın bir zamanda öğrenemeyeceğiz.Buna karşılık, o görüşmeden bugüne kadar gerçekleşen gelişmelere baktığımızda ortaya olumsuz olmayan bir görüntünün çıktığını da samimiyetle teslim etmek durumundayız. Örneğin, 12 Nisan'da "Kuzey Irak'a girersek yararlı olur" diyen Yaşar Paşa buna daha sonra "gerçekçi bir şerh" getirerek bölgede sadece PKK değil, Barzani güçleri ve ABD'nin olduğunu da belirtme ihtiyacını duydu. Bazılarının aksi yöndeki tüm zorlamalarına rağmen bazı gelişmelere olumlu bakmamız gerekiyor. Geriye doğru bir göz atalım. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 12 Nisan'da yaptığı basın toplantısı ve bundan iki hafta sonra gelen "27 Nisan Muhtırası" hükümet ile TSK arasında ciddi bir kopukluğa işaret ediyordu. Daha sonra hükümetin çağrısıyla olağanüstü bir güvenlik zirvesi yapıldı ve bunun ardından Başbakanlık'tan yapılan açıklamada, "hükümet ile TSK'nın tam bir uyum içinde oldukları" kamuoyuna duyuruldu. Bazı emekli generaller ve görüşleri peşinen belli olan kimi köşe yazarları aksini iddia etseler de, TSK kanadından bunu yalanlayacak herhangi bir açıklama veya duyum çıkmadı. Daha sonra, çarşamba günü yapılan MGK toplantısı geldi. Bundan da Türkiye'nin PKK karşısındaki kararlılığı ortak görüş olarak teyit edildi. Dahası, Türkiye'nin bu mücadelesini demokratik kurallar ve yasal çerçeve içinde yürütmeye kararlı olduğu vurgulandı. TSK yalanlamadı Bunun hemen ardından da hükümet ile TSK arasında önceki günkü meydana gelen üst düzey görüşmeler oldu. Tüm bunlar elbette ki kamuoyunda "Bir şeyler oluyor" beklentisine yol açmış bulunuyor. Ne olacağını tespit etmek ise güç. Ancak bir gerçek var ki bunu da göz ardı etmemiz mümkün değil. Şu anda hükümet ve TSK arasında olması gereken şekilde ve düzeyde canlı bir diyalog süreci yaşanıyor. Nisan ayında görülen kopukluk ve "basın yoluyla" veya "e-muhtıra yoluyla" diyalogdan ise eser yok.Bu da Türkiye açısından son derece olumlu bir gelişmedir. Zira bir ülkenin, özellikle terörizm gibi ciddi bir sorun karşısında, kilit kurumları arasında diyalogsuzluk ve kopukluk görüntüsü yansıtma lüksü yoktur. Bunun olmasının ise sadece PKK'ya yarayacağı ortadadır. Düzeyli ve canlı bir diyalog Türkiye önümüzdeki seçimleri sağlıklı bir şekilde atlatır ve bu seçimlerden uzlaşma anlayışına dayalı siyasi istikrar çıkarsa, siyasi eğilimi ne olursa olsun, bundan vatandaşın kârlı çıkacağı kesin. Onun için ister AKP ve CHP, ister MHP ve DTP olsun -bu arada tabii ki TSK'yı da bu denklemin içinde görmek lazım- hepsinin bu anlayış içinde hareket etmeleri sadece bir tercih meselesi değil, ülkenin bütünlüğü açısından bir zorunluluktur.Türkiye'ye baktığımızda, karamsar olmamıza yol açan faktörler kadar iyimser olmamızı gerektiren faktörleri de görmek mümkün. Tabii ki konulara doğru bir bakış açısı getirmek şartıyla. İşte bu perspektifi gözden çıkarmamak lazım. sidiz@milliyet.com.tr Vatandaş kârlı çıkar