Yapılan yorumlardaysa, Türkiye'nin gerçekleştireceği bir operasyonun çapı ve amacı konusunda kafa karışıklığı yaşandığı görülüyor. Türkiye'de Kuzey Iraklı Kürtlerin hedef alınması için yapılan çağrılar ise durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Bir sınır ötesi operasyonun çerçevesi Meclis'te kabul edilen hükümet tezkeresinde sarih bir şekilde çizilmiş olmasına rağmen, Ankara'nın Iraklı Kürtlere karşı savaşa hazırlandığı izlenimi dünyada hızla yayılıyor. Türkiye'nin Kuzey Irak'a dönük askeri hazırlıkları uluslararası gündemin başına oturdu. Türkiye'nin bir "meşru müdafaa" durumuyla karşı karşıya olduğu konusunda bir mutabakat da görülüyor. Buna karşılık, Tahran'dan Paris'e, Kahire'den Berlin'e tüm başkentlerden Ankara'ya "itidal" çağrıları yapılıyor. Dar bir çerçeveden bakıldığında bunun Türkiye açısından belli bir yararı da olabilir. Nitekim, ABD ve AB'den olduğu kadar Arap ülkelerinden son günlerde gelen açıklamalarda Iraklı Kürtlerin PKK konusunda uyarılmaları bundan kaynaklanıyor. Ancak bu uyarılar Türkiye'nin hatırı için yapılmıyor. Türkiye'nin Irak'a girmesinin bölgede yeni ve tehlikeli bir istikrarsızlık kaynağı olacağı düşünüldüğü için yapılıyor. Uyarıları yapanlar da bunu gizlemiyorlar. Iraklı Kürtlerden çıkan tahrik edici sesler de bu izlenimi güçlendiriyor. Bu çerçevede, Türkiye'nin asıl hedefinin PKK değil, nefret ettiği ve siyasi emellerinden hoşlanmadığı Iraklı Kürtler olduğu söyleniyor. Bu algılama sayesinde PKK'yı bir "terörist örgüt" yerine, "kalkışmacı" veya "direnişçi örgüt" olarak görme eğilimi de yayılıyor. Bunun ise örgütün amaçlarıyla uyumlu olduğu kesin. İstikrarsızlık endişesi Fakat, dediğimiz gibi, şu anda ibre genellikle Türkiye'den yana. Zira Kuzey Irak'tan gerçekleşen kanlı saldırıları kimse inkâr edecek durumda değil. Fakat Ankara, asıl amacı konusunda dünya kamuoyunu ikna edemezse, tümüyle haklı olduğu bir konuda çok kısa zaman haksız duruma düşebilir. Nitekim, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de önceki gün Meclis'te yaptığı konuşmada, Kıbrıs örneğini de vererek, buna açıkça değinme ihtiyacını duydu. Şu anda bazılarının "zafiyet emaresi" olarak kötüledikleri diplomasi de işte bu nedenle çok önemli. Dünya kamuoyu ikna edilmeli Sayın Çiçek'in de söylemeye çalıştığı gibi, bu işin diplomatik altyapısı doğru dürüst hazırlanmazsa, Türkiye arzulamadığı uluslararası bloklaşmalarla karşı karşıya kalabilir. Çiçek'in bu çerçevede Arap ülkelerinde özellikle söz etmesi de tabii ki ilginçti. Şu anda galeyana gelmiş bir toplumuz. Bu nedenle birçok kişi "Batı'dan, Araplardan bize ne? Biz işimize bakalım" diyecektir. Biz gene de, hiçbir ülkenin -hele hele Türkiye gibi etrafı siyasi mayın tarlalılarıyla çevrili bir ülkenin- dünya gerçeklerinden kopuk bir şekilde yaşayamayacağını burada bir kayıt olarak düşmek istiyoruz. Uzun lafın kısası, dünyaya, bir Türk-Kürt savaşına değil, komşu bir ülkenin topraklarından gelen ve kanlı saldırılarda bulunan bir terörist örgütüne karşı, her ülkenin benzeri durumda alacağı türden tedbirler almaya hazırlandığımızı çok iyi anlatmalıyız. sidiz@milliyet.com.tr Diplomatik altyapı hazırlanmalı