Türkiye kendi içinde toplumsal barışı sağlamakta zorlanırken, bölgesel barış ve istikrara katkısını giderek artırıyor. Bunu da herhalde “Klasik Türk İronileri” hanesine yazmak gerekiyor. Bu açıdan bir “ufuk turu” yapacak olursak şöyle bir genel görüntü çıkıyor ortaya.
Türkiye’nin İsrail ile Suriye arasında barış sağlamak için sarf ettiği çabalar artık dünya kamuoyunca biliniyor. Türkiye’nin Lübnan’da istikrar sağlanmasına dönük somut katkıları da bölgede biliniyor ve takdir ediliyor.
Bu arada, Ankara’nın bu hafta içinde ABD ve İran’dan peş peşe gelen üst düzeyli yetkilileri ağırlaması da bu ortamda, haliyle büyük ilgi çekti. Washington ile Tahran’ın diyalog arayışına girdikleri bir dönemde gerçekleşen bu ziyaretlerin dikkatleri tekrar Türkiye üzerinde yoğunlaştırması doğal.
Genel görüntü olumlu
Bu arada, Ankara’nın, yine bu hafta içinde, İsrail’le çok yönlü bir enerji ve iletişim hattı projesi için önemli bir adım atması da, Türkiye’nin artan bölgesel rolünün altını başka bir açıdan çizdi. Rusya’nın da şimdi bu projeye ilgi duyması bunun bir diğer somut göstergesidir.
Öte yandan, geçen hafta Paris’te yapılan “Akdeniz İçin Birlik” zirvesi, çok taraflı girişimler ve projeler açısından bu bölgede Türkiye olmadan başarılı olunamayacağını ortaya koydu. AB çerçevesinde şimdi “Karadeniz İçin Birlik” fikirleri ortaya atılıyor ki, Türkiye yine işin odağına oturtulan ülkelerden biri.
Diğer yandan -Kuzeyi ve Güneyi ile- Irak’la ilişkilerimiz yeni ve olumlu bir mecraya girerken, Ermenistan’la ilişkilerimizde de umut veren sinyallerin gelmesi bu olumlu genel görüntüyü daha da pekiştiriyor.
Kafkasya’nın istikrarı
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesinin gerçekleşmesinden sonra, bu kez Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesi için gelecek hafta yapılacak temel atma töreni de, Türkiye’nin Güney Kafkasya’nın istikrarı ve kalkınması açısından önemini bir kez daha ortaya koyacak.
Ermenistan’ın bu temel gerçeği artık göz ardı edemediği de zaten, Erivan’dan en üst düzeyden yansıyan diyalog arayışlarında görülüyor.
Bu genel olumlu görüntüde, kuşkusuz, Türkiye’nin diyaloğa dayanan ve bölgesel istikrar ile barışı ön planda tutan yaklaşımının önemli bir rolü var. Ancak, bölgemizdeki konjonktürel gelişmeler de, “kolaylaştırıcı” ve “uzlaştırıcı” olan güvenilir bir oyuncuya duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmış bulunuyor.
Türkiye’nin yükselen profili
Bu oyuncunun Türkiye olduğu artık net şekilde görülmeye başlandı. Nedeni ise bizce malum. Türkiye, Irak ve İran konularında, sıkça iddia edilenin aksine, ABD’nin dümen suyuna girmedi. Aynı şekilde İsrail konusunda da İran’ın veya Arap ülkelerinin dümen suyuna girmedi.
Her zaman kendince doğru olanı yaptı. Bu yaklaşımın temelinde de, bölgesel istikrarsızlığın Türkiye’nin çıkarlarıyla uyuşmadığı anlayışı yatıyordu. Bu yaklaşımın bölge için de doğru olan yaklaşım olduğu şimdi açıkça görülmeye başlandı.
Olumlu ve yapıcı tutumu ve girişimleri sayesinde bölgesel profili bu şekilde yükselen Türkiye’nin bir de iç barışını sağlayıp anlamsız kavgalardan arınarak refahını artırdığını düşünün. Hayal etmesi güç gibi geliyor ama o günlerin de fazla ileride olmadığına inanmak istiyor insan.