Özellikle İngiltere ve İspanya'da yapılan tartışmalarda bu kez bir unsurun ön plana çıkmaya başladığını görüyoruz. O da İslam ile terör arasındaki ilişki. Başbakan Erdoğan'ın "Terörün dini olmaz" söylemine karşılık, Batı'da, artan bir şekilde, "Terörün dini vardır ve bu da İslamiyettir" algılaması yayılıyor. 'İslami terör' yeniden Batı dünyasının gündemine düştü. Londra ve Glasgow'daki başarısız saldırılar ile Yemen'de yedi İspanyol turistin ölümüne neden olan saldırının yanı sıra, Madrid'de önceki gün sona eren 2004 bombalamasıyla ilgili dava da tartışmaları tekrar alevlendirdi. "Barış" değil, "teslimiyet" anlamına geldiği belirtilen "İslamiyet"in terör olgusunu içinde barındırdığı ise artık çekinmeden söyleniyor. Daily Telegraph yazarı Denis McShane'e göre bunu anlayabilmek için sadece Mısır'daki Müslüman Kardeşler, Filistin'deki Hamas ve İngiltere'deki İslam Konseyi'nin söylemini izlemek yetiyor. Başkaları da Pakistan Din İşleri Bakanı'nın "Salman Rushdie'ye şövalyelik payesi verilmesi bir intihar bombasını haklı kılabilir" şeklindeki sözlerine işaret ediyorlar.İngiltere ve İskoçya'daki son saldırılarla bağlantılı olarak çok sayıda Müslüman doktorun gözaltına alınması ise duyulan kızgınlığı artırıyor. Bu yüzden "İslam dünyasında Hipokrat yeminini anlayacak bir medeniyet yok" türünden iddialardan geçilmiyor. Kızgınlık artıyor Bu konuda yapılan açık oturumlarda ortaya atılan başlıca suçlama ise, çok sayıda masum insanın öldüğü bu tür saldırılardan sonra İslam âleminden "samimi ve içten kınamaların gelmemesi" oluyor. Aksine, "Batı siyasetinin ürünü" olarak gösterilmeye çalışılan bu saldırıların, "haklı olmasa da anlaşılır olduğu" anlayışının "medeniyetler çatışmasını" derinleştirdiği belirtiliyor. Öte yandan, bu saldırıların İngiltere ve İspanya gibi Müslümanlara Avrupa genelinde en çok hoşgörü gösteren ülkelere karşı yapılması, bu ülkelerde nispeten rahat olan Müslümanları da zor durumda bırakmaya başladı. Samimi kınama yokluğu Özellikle İngiltere'deki Müslümanların bu yüzden yavaş yavaş özeleştiriye yönelmeleri dikkat çekiyor. Zaman zaman kendi aralarında da kızgın tartışmalara neden olan bu özeleştiriyi İngiliz medyasında izlemek mümkün.Tüm bu gelişmelerin, nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan ve sadece Batı'da değil, Türkler arasında bile "İslami" olduğu belirtilen bir iktidarın işbaşında bulunduğu Türkiye'yi de yakından ilgilendirdiği ortada. İslamiyetle ilgili olumsuz algılamaların artmasıyla dikkatlerin Türkiye üzerinde daha çok yoğunlaşacağı bu nedenle kesin. 22 Temmuz seçimlerini kim kazanırsa kazansın, bunu artan bir şekilde hissedecektir. Yavaş yavaş özeleştiri AKP'nin yeniden iktidara gelmesi durumundaysa gözler bu açıdan iyice Türkiye'nin üzerinde olacaktır. Başbakan Erdoğan da bir türlü hayat veremediği "medeniyetleri uzlaştırma" projesine çok daha anlamlı bir yaklaşım getirmek zorunda kalacaktır.Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, bunun ilk zorunlu adımının ülkemizde yaşayan Hıristiyanlara karşı hoşgörünün yerleşmesi için çalışmak olacağı ortadadır. sidiz@milliyet.com.tr Gözler Türkiye'nin üstünde