Tokyo
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’den ziyaret eden ilk devlet başkanı sıfatıyla dün geldiği Tokyo’da gazetecilerle konuşurken, bunun bir turistik gezi olmadığını, aksine, somut sonuçlar almaya dönük bir ziyaret olduğunu söyleme gereğini duydu.
Gül’ün bu sözleri elbette ki buradaki programının magazin boyutunun ön plana çıkarılarak yanlış yorumlara yol açmasından duyduğu endişeyi yansıtıyordu.
Verdiği bilgiler ise, iki millet arasında var olan son derece olumlu duygulara rağmen, Türk-Japon ilişkilerinin özellikle ekonomik alanda anlamlı bir düzeye çıkarılması için büyük çabalara ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyordu.
Gül’ün de işaret ettiği gibi, Japonya bugün sadece dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip değil. Aynı zamanda dünyada en çok tasarruf yapan ülke. Bu çerçevede de sürekli dış ticarete ve yatırım olanaklarını araştırmaya endekslenmiş bir politika güdüyor.
Bu amaçla da mesafeye bakmadan sürekli yeni olanakları araştırıyor. Hindistan, Kore ve Çin’den artarak gelen rekabet ise bu arayışı zorunlu kılıyor. Japonya, aynı zamanda yurtdışına yılda 17 milyon turist gönderiyor.
Türkiye’ye ‘güven sorunu’
Ancak, Japonya’nın bu devasa ekonomik ölçeğine karşılık, Türkiye ile ekonomik ilişkileri düşündürücü düzeyde az. Türkiye bugün Japonya’ya sadece 360 milyon dolar tutarında mal satarken, karşılığında sadece 2.4 milyar dolar tutarında mal alıyor.
Türkiye’deki Japon yatırımlarının düzeyi ise potansiyeli hiçbir şekilde yansıtmıyor. Bu arada her yıl dış ülkeleri ziyaret eden milyonlarca Japondan sadece 160 bini Türkiye’ye geliyor.
Peki neden? Bunu Gül’e de sorduk.
Cumhurbaşkanı’na göre, Japonlar son derece dikkatli insanlar ve bir konuda karar vermeden üç dört kez, hatta beş kez düşünüyorlar. Bu sözlerden bir “güven sorunu” olduğu anlaşılıyor.
Burada söylenenlere göre, Japonlar Türkiye’yi esas itibariyle bir Ortadoğu ülkesi olarak görüyorlar. Ankara’nın AB perspektifi ise Türkiye açısından Ortadoğu’ya has istikrarsızlıktan kurtulup Avrupa’ya has siyasi istikrara kavuşmanın yolu olarak değerlendiriliyor.
AB üyeliğinin getirecekleri
Buradaki büyükelçilik kaynaklarına göre, Ankara’nın AB ile üyelik müzakerelerine başlaması, yatırımlarına yeni ve güvenli bir kapı açılacak diye Japonları başta çok heyecanlandırmış. Ancak, ne yazık ki, Türkiye ile AB arasında yaşanan sorunlar bu hevesi önemli ölçüde söndürmüş.
Hal böyle olunca, Türkiye’de yaşanan siyasi çalkantılar da zaten güven konusunda aşırı hassas olan bir ülkede güvensizlik duygusunu körüklemiş. Buna karşılık, Türkiye’nin jeostratejik konumu da enerjide dışa bağımlı olan Japonya’da göz ardı edilemiyor.
Onun için, Japon tarafında da ilişkileri geliştirme arzusu sürüyor. Özetle, Türkiye’de siyaseten istikrarlı bir ortamın tesis edilerek Ankara’nın AB perspektifinin güçlendirilmesiyle Türk-Japon ikili ekonomik ilişiklerinin canlanacağı anlaşılıyor.
Bu da bizde AB’nin Türkiye açısından önemini azımsayan ve kendimize yeni ortaklar aramaya başlamamızı önerenler açısından düşündürücü olmalı. Küresel bir dünyada Türkiye’nin AB üyeliğinin, sadece Avrupa ile değil, tüm dünyayla ilişkilerimizi olumlu etkileyecek bir gelişme olacağını artık görebilmeliyiz.