Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kapatma davasıyla Ergenekon soruşturmasında saflar belirginleşti. Önümüzde her halükârda kriz var. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ne olursa olsun, büyük tartışmalara neden olacak. Ergenekon iddianamesiyle de ortam iyice gerilecek.
“Hal böyleyken Kıbrıs yazılır?” mı diye düşünülebilir. Bizce yazılır. Çünkü yakında göreceğiz. Müneccim olmak da gerekmiyor. Kıbrıs, Türkiye’de büyüyen iç kavganın ana maddelerinden biri olacak. Rumlar da zaten bunu bekliyor.
Nitekim ilk işaret KKTC’nin eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan geldi bile. Kendisi “Talat Paşa Komitesi”nden arkadaşları olan emekli generallerin gözaltına alınmalarına “Türk halkı buna layık değil” diye kızmış. 

TSK’nın duyarlılığı
Kıbrıs TSK’nın en duyarlı olduğu konulardan biridir. Yeniden başlayan müzakere sürecinin Genelkurmay’da kaygıyla izlendiği de malum. Ancak TSK’nın bu kez ciddi bir handikapı var.
Erdal Güven’in Radikal’in manşetinde dün yer alan yazısında, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e ait olduğu söylenen “darbe günlükleri”nde dikkat çekici bir bölüm vardı.
Orada şu yazılmış: “14.00’de kuvvet komutanlarıyla bizim evde toplandık. Amacımız Kıbrıs meselesini değerlendirmek ve Denktaş’tan aldığımız birçok gizli ve özel mesajı değerlendirmekti.”
Bu günlük gerçek mi, değil mi bilemiyoruz. Ama bu yazılanlar akla yatkın. Denktaş’ın en çok güvendiği kurum olan TSK’ya zamanında “birçok gizli ve özel bilgi” verdiği kesin. Fakat Talat ile bu kanal kapandı.
Bu durumda, hafta başında yapılan Talat-Hristofyas görüşmesinden sonra çıkan, “Talat tek egemenlik tek vatandaşlık ilkesini kabul etti” haberlerinin TSK’da rahatsızlık yarattığını tahmin etmek güç değil.
Denktaş da zaten, Kıbrıs Genç TV’de “teslimiyete gidiyoruz” demiş. Bunun TSK’nın da görüşü olduğunu düşünmek mümkün. Fakat öyle bir noktadayız ki, bunu açıkça yansıtacak durumda değil. Zira dediğimiz gibi, Rumlar bunu bekliyor.
Hristofyas bu yüzden sürekli “TSK adadan çekilsin, Ankara Kıbrıslı Türkleri rahat bıraksın” temasını işliyor. TSK’dan bu konuda çıkacak olumsuz bir açıklamanın dünyada yankılanacağını biliyor.
Öte yandan, müzakereler Denktaş’ın istediği gibi, “iki bağımsız devletten oluşan bir federasyon veya konfederasyon” formülüne göre değil de -ki siyasette böyle bir formül var mı bilmiyoruz-  “tek egemenlik, tek vatandaşlık” formatına göre ilerlerse, bunun Türkiye’de sert tartışmalara neden olacağı ortada.

Ergenekon ortamı
Bir tarafın, “AB uşağı AKP Kıbrıs’ı satıyor”, diğer tarafın ise “Darbe heveslileri Türkiye’nin önünü tıkıyor” diye oraya çıkacağı kesin. Bu tartışmanın kapatma ve Ergenekon davalarıyla gerilen ortamda yürütülecek olması ise, başta belirttiğimiz gibi, Kıbrıs konusunu içerideki kavganın temel maddelerinden biri haline getirecek. Türkiye’yi bilenler için bunu tahmin etmek güç değil.
Konu Kıbrıs olduğuna göre burada bir de düzeltme yapmak istiyorum. Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik dün aradı. Geçen hafta KKTC’deyken bana verilen bilgiye dayanarak, son Kıbrıs yazımda kendisini “Denktaş’ın danışmanı” diye lanse etmiştim. Kendisi, bunun söz konusu olmadığını, Denktaş’a sadece düşüncelerini içeren bazı notlar geçtiğini, hadisenin bundan ibaret olduğunu söyledi.