Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aslında içeriği açısından bir "ilk" olmamasına karşılık, sözlerine açıklık getirdiklerinde bu diplomatların neyi kastettiklerini anladım. Söyledikleri de bu açıdan doğru. Bu kez ne "Kerinçsiz faktörü" ne de aşırı hevesli savcılar devredeydi. 301'in burada da anında kullanılacağını tahmin eden (veya "temenni" eden) Batılılar, konferansın bu açıdan sakin geçmiş olmasını, orada konuşulanların ise, başta medya olmak üzere, "demokratik platformlarda" tartışılmaya devam edilmesini "şaşırtıcı" (surprising) bulmuşlar. Konuşmacı olarak davet edildiğim, ancak yurtdışındaki işlerimin uzaması nedeniyle katılamadığım "Türkiye Barışını Arıyor" konferansı Ankara'daki Batılı diplomatik çevrelerde de ilgiyle izlenmiş. Konuştuğum bazı diplomatların bu konferansı bir "ilk" olarak nitelemeleri ise dikkatimi çekti. Geçen yıl büyük gürültülere neden olan Orhan Pamuk ve Elif Şafak davalarından bize kalan işte budur. Yani, "Türk asar, keser, kırar, ezer" izlenimi. Bu izlenimin bize yapışmasını sağlayanların genel nüfus içinde bir avuç insandan ibaret olması ise işin en üzücü yanı.Bu konferansta söylenenlerden hoşlanmayabiliriz. Türkiye'nin en önemli yaşayan yazarı olan, Türk edebiyatını Orhan Pamuk'tan çok çok önce uluslararası düzeye taşıyan Yaşar Kemal'in "Gerillayı terörist yaptık" sözlerini ben de garipsedim. Konuştuğum diplomatlar bile bu sözleri "tartışmalı" bulmuşlar. Öyle anlaşılıyor ki, özellikle ETA'nın çevirdiği "silahlara veda" ve "demokratik müzakere" numarasına rağmen, Madrid'de gerçekleştirdiği son bombalı saldırıdan sonra, Avrupa'da PKK gibi örgütlere dönük tahammül iyice azalmış bulunuyor. Pamuk ve Şafak'tan kalan Buna karşılık, toplumumuzun vicdanını temsil eden Yaşar Kemal ve Vedat Türkali gibi değerlerimizin sözlerinin tartışılacağı yer mahkeme salonları değil, demokratik platformlardır. Bu kez de bu tartışmalar mahkemeden ziyade oraya taşınmıştır. Yaşar Kemal'in sözlerinden hoşlanmayanlar, fikirlerini sütunlarında veya televizyon kanallarında söylemişler, bunu yapmak suretiyle de aslında bu tartışmaya katkıda bulunmuşlardır. Oysa savcılık devreye girip bu kez Yaşar Kemal'in yakasına yapışmış olsaydı, dünya, aslında bihaber olduğu bu konferanstan anında haberdar olurdu. Bu açıdan bakıldığında kamuoyunda "Kürt konferansı" diye nitelenen bu geniş katılımlı konferans gerçekten de bir "ilktir." Yaşar Kemal'i tartışma yeri! Demek ki, zora güvenen fevri unsurlar bir yana çekildiklerinde, toplumumuzun makul yanı hemen su yüzüne çıkabiliyor. Onun için bu konferansta söylenenlerden çok -ki bu açıdan tartışılabilir çok şey var- konferansın olgun bir atmosferde gerçekleşmiş olması önemlidir. Gerçi buna işaret ettiğimde bazıları, "Dur hele! Burası Türkiye. Bir yerden gene çıkar o senin hevesli savcı!" diyor. Fakat yaşam sürekli olarak kötü beklenti üzerine kurulamaz. 2007 yılında birçok olumsuzluk yaşayacağımız şimdiden belli oldu. Buna rağmen, suhulet içinde gerçekleşen bu konferans, arzuladığımız hoşgörü kültürüne yapacağı katkı açısından, yılın ilk olumlu gelişmesidir bence. sidiz@milliyet.com.tr Yılın ilk olumlu gelişmesi