Temmuz ayının bitmesiyle bu açıdan kritik bir aşama daha sonuç alınamadan geride bırakıldı. Irak Anayasası'nın 140'ıncı maddesi gereğince yıl sonuna kadar Kerkük'ün statüsü konusunda yapılması gereken referandum öncesinde iki şeyin gerçekleşmesi gerekiyordu. Bunlardan ilki "normalleşme süreci" diye tanımlanmıştı. Buna göre Saddam tarafından kovulan "gerçek Kerküklüler" dönecek, evlerine ve arazilerine yerleştirilmiş olan Araplar gidecekti. Kerkük konusundaki gelişmeler daha önce yaptığımız tahminler doğrultusunda ilerliyor. Kürtler, bu maddeye dayanarak, Kerkük'ü yapılacak referandum yoluyla ele geçirmek için çeşitli bölgelerden kente insan yığdılar. Bu arada merkezi hükümetle anlaşarak Arapların bölgeden ayrılmalarını hızlandırmak için parasal bir teşvik paketi dahi oluşturdular. Fakat pek giden olmadı. Daha doğrusu, gidenler daha çok kente asıl kimliğini vermiş olan fakat baskılardan yılan Türkmenler arasından çıktı. Özetle, "normalleşme süreci" Kürtlerin istediği gibi gerçekleşemedi. Bu olmayınca, temmuz sonuna kadar yapılması gereken nüfus sayımı da gerçekleşemedi. Bu yapılmadan kentin statüsü için yapılacak referandumun gerçekleştirilmesi de mümkün değil. Zira kimlerin oy kullanıp kimlerin kullanamayacağı saptanabilmiş değil. Kürtlerin istediği olmadı Kürtlerin bu durumdan duydukları büyük hoşnutsuzluk Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'nin açıklamalarından anlaşılıyor. Barzani, söz konusu referandumun yapılamamasının "bir iç savaşa neden olacağını" belirtiyor.Bunun bir "tespit" mi, yoksa bir "tehdit" mi olduğu pek açık değil. Tespit olarak kabul edecek olursak, yanlış bir tespit olduğunu söyleyebiliriz. Zira Kerkük yüzünden bir iç savaşın çıkması olasılığı Kürtlerin bu kenti ele geçirmeye çalışmaları durumunda daha fazladır. Barzani memnun değil Barzani'nin sözlerini bir "tehdit" olarak kabul edecek olursak, yani "Kerkük için Irak'tan ayrılmaya ve savaşmaya hazırız" diyorsa, o zaman Kürtlerin durumu daha da zor. Çünkü, ABD'den ne kadar yardım almış olurlarsa olsunlar, Iraklı Kürtler için bu "nizami" bir savaş olmayacaktır.Aksine, Irak'ın diğer bölgelerinde gördüğümüz türden, teröre dayalı bir savaş olacaktır. Bu da Irak'taki kaosun nispeten güvenli olan Kuzey'e yayılması ve çok sayıda masum insanın ölmesi anlamına gelecektir. Bunlar olurken, Kerkük'ün Kürtlerin eline geçmesini istemeyen ülkelerin ve unsurların boş duracaklarını düşünmek ise saflık olur. Özetle, ABD'nin dahi baş edemediği bu savaş türüyle Kürtlerin baş edebilmesi olasılığı bir hayli düşüktür. 'Nizami' savaş olmaz Aslında duvardaki yazı gayet net. Bu yüzden Kürt liderlerin, olmayacak dualara "amin" demek yerine, Irak'ın bütünlüğü ve ülkenin zenginliklerinden kendilerine düşecek olan hakkaniyetli pay için çalışıp nispi istikrarı yakalamış olan halklarının refah düzeyini barış içinde yükseltmeye çalışmaları daha akılcıdır. Aksi takdirde, geçmişte büyük acılar yaşamış olan Iraklı Kürtlerin sonu belirsiz yeni maceralara sürüklenmesi işten değil. Uzun lafın kısası, Kürtlerin Kerkük hesabı hâlâ tutmadı ve büyük olasılıkla da tutmayacaktır. sidiz@milliyet.com.tr Kerkük hesabı tutmadı