Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1 Ağustos tarihi ve "Muhalefet bazı şeyleri ne çabuk unutmuş!" başlıklı yazıma SHP Genel Başkanı, sevgili ağabeyim ve dostum, Murat Karayalçın'dan bir açıklama geldi. Yazımın ana teması, Çiller hükümetinin, Gümrük Birliği'ni kotarabilmek için, AB'nin Kıbrıs Rum Kesimi'yle üyelik müzakereleri başlatma kararına yeterince tepki göstermemesiyle ilgiliydi. Dönemin Dışişleri Bakanı olan Sayın Karayalçın'ın bu konudaki açıklaması şöyle: Gümrük Birliği kararının alındığı 6 Mart 1995 tarihli Türkiye AB Ortaklık Konseyi toplantısından önce benimle herhangi bir AB yetkilisinin Kıbrıs konusunda görüşmesi ya da pazarlığı olmamıştır.06.03.1995 tarihli Ortaklık Konseyi toplantısının gündeminde Kıbrıs'la ilgili herhangi bir konu da yer almamıştır. Dolayısıyla Ortaklık Konseyi kararları arasında Kıbrıs'la ilgili herhangi bir madde yoktur. Yine dolayısıyla hükümetin Gümrük Birliği kararı karşılığında GKRY'ye bir taviz vermesi de söz konusu olmamıştır. Tam tersine, AB'nin bizim içinde olmadığımız çeşitli platformlarında yapılan görüşmelerden aldığımız duyumlardan hareketle, 6 Mart 1995 tarihli konuşmamda Kıbrıs konusundaki siyasetimiz en açık ve en kesin biçimde ve o bağlamda ilk kez ortaya konmuştur. Konuşmamda Türkiye'nin GKRY'nin adayı tek başına temsil edemeyeceği görüşünde olduğu; 1960 anlaşmasından kaynaklanan hak ve sorumluluklarını koruyacağı, kendisi de AB üyesi oluncaya kadar, Kıbrıs'ın AB'ye girmesine karşı çıkacağı, AB üyesi 15 ülkenin Dışişleri bakanlarına söylenmiştir. Bu konuşmam Türkiye, AB ve KKTC'nin arşivlerindedir. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen 6 Nisan 2004 tarihinde TBMM'de yaptığı konuşmada, KKTC'nin 1. Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş da 15 Nisan 2004 tarihinde yine TBMM'deki konuşmasında, 6 Mart 1995 tarihli tavrımızı, Türkiye'nin Kıbrıs siyasetinin de ortaya konduğu tarihi çekince olarak nitelemişlerdir.Türkiye'nin, AB ile resmen ve hukuken yan yana geldiği tek platform Ortaklık Konseyi'dir. Öteki platformlarda Türkiye yoktur; üye olmadığı için veto hakkına da sahip değildir. Yani 6 Mart 1995 tarihinde gösterilebilecek en ileri tepki, 50. hükümet adına ortaya konmuştur.Kıbrıs ve Türkiye'nin AB ile olan ilişkisi konuları ilk kez 1999 Aralık ayında yapılan Helsinki doruk toplantısında aynı metinde yer almıştır. Yazınızda belirttiğiniz 'Al başına çal' tepkisi o zaman verilmeliydi. Aynı tepki için bir başka seçenek de 2002 Aralık ayında yapılan doruk toplantısı olabilirdi.Ek protokol, bana göre, GKRY'nin tanınması ve KKTC ile olan özel dış ticaret ilişkimizin kalkması anlamına gelmez. Ancak, asla onay için TBMM'ye sunulmamalıdır. Ek protokol tali bir metindir. O nedenle hukuken ve teknik olarak onaylanması gerekli değildir. Ayrıca metinlerde Kıbrıs Cumhuriyeti ifadesi yer alacağı için gereksiz statü yükseltmesi söz konusu olacaktır. "Sevgili Semih Bey, Murat KARAYALÇIN Sayın Karayalçın'ın söyledikleri mutlak anlamda doğrudur. Ancak, AB'nin Kıbrıs Rum kesimiyle üyelik müzakerelerini başlatması kararına giden süreç, Sayın Karayalçın'ın sözünü ettiği Ortaklık Konseyi'nin arka planında ve herkesin gözü önünde cereyan etmişti. Türkiye'nin elbette ki, kendisinin de işaret ettiği gibi, Ortaklık Konseyi dışındaki AB platformlarında veto hakkı yoktur. Ancak, o güne kadar BM çerçevesinde ele alınan bir konunun AB eksenine çekilmeye çalışılmasını engelleme açısından Türkiye'nin ne denli etkin olduğu da tartışmaya açık bir konudur. Öte yandan, Gümrük Birliği anlaşması ve Rum kesimiyle üyelik müzakerelerine başlanması kararı arasındaki irtibatın, eski Dışişleri bakanlarımızdan Sayın İlter Türkmen gibi, konuya vakıf saygın uzmanlar tarafından da kurulduğunu anımsatmakta yarar var. semihi@cnnturk.com.tr SHP Genel Başkanı"