Kuşkusuz İlker Paşa da bunu bilerek konuştu, zira Türkiye'nin özellikle PKK konusunda tahammülü artık ciddi bir şekilde zorlanmaktadır. ABD'ye güvenen Iraklı Kürt liderliğinden yansıyanlar da haliyle yardımcı olmamaktadır. Buna karşılık, geçmiş deneyimlere de dayanarak, İlker Paşa'nın verdiği mesajların Batı'da özellikle de askeri kesimimizin arzuladığı şekilde -alınmasının güç olduğunu düşünüyoruz. Nitekim Batılı diplomatlarla yaptığımız konuşmalar da bunu doğrular nitelikteydi. Orgeneral İlker Başbuğ'un Kara Harp Okulu'nda yaptığı ve genelde "sert" diye değerlendirilen konuşmasının, Ankara'daki Batılı diplomatik çevreler tarafından "acil" kodlu kriptolarla merkezlere geçildiğini söylememiz şaşırtıcı olmayacaktır. Bu çerçevede, İlker Paşa'nın "'Belki Türkiye tek başına Irak'taki gelişmelere yön veremez, ancak gelişmelerin maliyetlerini artırabilecek güce sahiptir" şeklindeki sözlerinin Washington'daki Türkiye aleyhtarı çevreler tarafından kullanılacağını şimdiden görür gibiyiz. Nitekim, "Irak'a girişte bize yardım etmeyen Türkiye, çıkışta da etmez" düşüncesinin, Başkan adaylarından Hillary Clinton dahil olmak üzere, birçok kişi tarafından şimdiden telaffuz edildiğini görüyoruz. İlker Paşa'nın sözlerinin bu kişiler tarafından "teyit" niteliğinde kullanılacağı kesin. Öte yandan, yakın gelecekte Dışişleri Bakanı olması ihtimali bulunan Richard Holbrooke gibi Demokrat Partisi'ne yakın önemli şahsiyetler de, Irak'ta ileride zorunlu olarak kalacak Amerikan güçlerinin Kuzey Irak'a çekilmesi gerektiğini açıkça söylüyorlar. Bunun bir nedenini de "Türklerle Kürtlerin çatışmasını engellemek" olarak ortaya koyuyorlar. Bu, "Güvenli bölge oluşturan Kürt dostlarımızı Türkiye'ye karşı korumamız gerekir" demenin başka bir yoludur. Bu "lobi"nin de İlker Paşa'nın sözlerini değerlendirmek isteyeceği kesin. ABD'deki bazı çevreler kullanır AB'ye gelince, kasımda yayımlanacak İlerleme Raporu öncesinde "pür dikkat" Türkiye'yi izliyor. Batı basınından da görüleceği gibi, en çok merak edilen konuların başında da, "Ordu siyasi sürece müdahale eder mi?" sorusu geliyor.Hal böyle olunca, İlker Paşa'nın -ağırlık laiklik üzerinde olmak suretiyle- Türkiye'deki siyasi düzenin temel özelliklerini sıralayarak, "TSK bu yapı ve niteliklerin korunmasında her zaman taraf olmuştur ve olmaya da devam edecektir" şeklindeki sözlerinin dikkat çekmemiş olması olanaksızdır. Nitekim AB çevrelerinde bu sözlerin "Ordu siyaseti bırakmaya niyetli değil" diye yorumlandığını daha şimdiden görüyoruz. Bu arada, İlerleme Raporu'nda buna da atıfta bulunulacağını gösteren sinyaller alıyoruz. Kıdemli askerlerimizin yaptıkları bu konuşmaların nüfusumuzun geniş bir kesimde hoş karşılandığını biliyoruz. TSK'nın aslında Türk siyasetinin bir parçası olduğu da inkâr edilemez. Onun için birçok kişi tarafından "gerekli" olarak değerlendirilen bu konuşmaların sona ermesini beklemek gerçekçi değildir. Ancak bu konuşmaların Batı'da, bizde arzulanan şekilde kabul edilmesini beklemek de kanımızca gerçekçi değil. sidiz@milliyet.com.tr AB 'pür dikkat' izliyor