Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kelime tasarrufu adına burada bu ayrıntılara girmeyeceğiz. Ancak, araştırmada bizi ilgilendiren bölümün "Türkiye'nin artan yalnızlığı" şeklindeki başlığı bile acı gerçeği ortaya koyuyor. İşin özeti şu ki, Türklerin büyük bölümü ne Amerika'ya, ne de Avrupa'ya olumlu bakıyor. Türkiye'de de temsilciliği bulunan "Alman Marshall Fonu"nun "Transatlantik Eğilimler 2007 Araştırması" dünkü gazetelerde yer aldı. Duayenimiz Sami Kohen de, "Kamuoyu termometresinde ısı giderek düşüyor" başlıklı yazısında ayrıntılarını yorumlayarak verdi. Irak ve AB ile ilgili gelişmeler nedeniyle buna belki de "normal" denebilirdi. Ancak iş burada kalmıyor. Çünkü aynı çoğunluk Rusya, Çin ve İran gibi ülkeler hakkında da iyi şeyler düşünmüyor. Üstelik bu eğilim giderek kötüleşiyor. Bunu tasvir etmek için araştırmada yer verilen "termometre" de bunu gösteriyor. Kohen'in söz ettiği "düşen ısı" da işte bu. Özet olarak, hızla dünya ile sorunu olan ve yabancı düşmanlığı eğilimleri sergileyen bir millete dönüşüyoruz. Bu araştırma daha önce PEW adlı kuruluş tarafından yapılan benzeri araştırmayla da örtüşüyor. Neticede, sosyologların ve sosyal psikologların acilen ele almalarını gerektiren "normal" sayılamayacak bir durumdan söz ediyoruz. Burada konuyu Sabah gazetesinde yorumlayan Erdal Şafak'a da tümüyle katılamıyorum. Eğilim kötüleşiyor Şafak, "ulusalcılar, milliyetçiler, kuvva-ı milliyetçiler, yeniden milli mücadeleciler, milli görüşçüler ve de bilumum vatansever çeteler" diye sıraladıktan sonra, Türk nüfusunun önemli bir bölümünü temsil eden bu kesimleri "kutlayarak" şöyle diyor:"Sonunda başardınız. 'Türkün Türkten başka dostu olmadığı'nı resmi görüşümüz olarak tescil ettirdiniz. Halkımızı daha karamsar, daha öfkeli yaptınız, daha da yalnızlaştırdınız." Şafak'ın yazdıklarında katılmadığım kısım, "resmi görüşümüz olarak tescil edildiğini" söylediği "Türkün Türkten başka dostu olmadığı" sözüdür. Yoksa söylediği diğer şeylere katılmamak mümkün değil. Bu sözüne karşı olmamın nedeni de basit. Bırakın dünyayı sevmeyi, Türklerin Türkleri sevdiklerine de inanmıyorum artık. İster siyaset, ister magazin, ister spor dünyamıza; ister doğal toplumsal yaşama, ister aile hayatımıza bakın. Hoşgörüsüzlük ve sevgisizlikten kaynaklanan kavga, hakaret ve dövüşten geçilmiyor. Kavga, hakaret, dövüş... Özetle, "yurtiçi"ne de bir "termometre" tutulacak olsa, sonuçların "Transatlantik Eğilimler Araştırması"nın sonuçları kadar olumsuz çıkacağı aşikâr. Kendi içinde barışık olmayan, sürekli olarak şu veya bu gerilimle yaşatılan bir toplumdan farklı milletler hakkında olumlu görüşlere sahip olmasını beklemek de zaten garip.Unutmamak lazım ki sevgisiz bir toplum sevimsiz bir toplumdur. Sevimsiz bir toplum da dünyayı sevmeyebilir. Ama dünyanın da o zaman o toplumu sevmesi gibi bir sorumluluğu yoktur.Sonuçta biz biliyoruz ki Türklerin de dostları vardır. Hem de sanıldığından çok. Ama bunu anlamak için önce, adeta kurumsallaştırılmış olan ve temelde cehaletten kaynaklanan kemikleşmiş önyargılardan arınmak gerekiyor. Bunu Türkiye'nin önünde duran en ciddi toplumsal sorunlardan biri olarak görüyoruz. sidiz@milliyet.com.tr Önyargılardan arınmalıyız