Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çiçek'in daha önce de dile getirdiği bu sözü aslında doğru. Konuyu gerçekten biz gazeteciler canlı tutup büyütüyoruz. Ama bunun nedeni var. Bu maddenin sıkıntısını en çok çeken meslek gruplarından biriyiz de ondan. Çiçek'in ilk bakışta doğru olan bir sözü daha var. Kendisi, Avrupa'da da benzeri maddelerin olduğunu söylüyor. İtalya'da, Avusturya'da, Almanya'da ve birçok AB üyesi ülkede bu tür maddeleri tespit etme ve inceleme fırsatım oldu. Hafta içinde İstanbul'dan Ankara'ya dönerken aynı uçakta seyahat eden Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile kısa bir sohbetim oldu. Kendisine "301 tartışmasının neresindeyiz?" diye sorduğumda, konunun tekrar tekrar gündeme getirilmesinden duyduğu sıkıntıyı yansıtan Çiçek, "Milletin 301 diye bir derdi yok, bunu siz gazeteciler büyütüyorsunuz" diye sitem etti. Ancak bunlarda genellikle "millete", "bayrağa", "devlet kurumlarına" veya "devlet memurlarına" dönük hakarete karşı cezalar öngörülüyor. Bizdeki "Türklük" kavramını çağrıştıran ifadeleri en azından ben bulamadım. Daha doğrusu tek bir örnek buldum. O da Yunanlıların "Helenizm" kavramıdır. Nitekim "Helenizm" de soyut ve tam olarak neyi kapsadığı belli olmayan bir kavram. Buna karşılık, Avrupa'daki benzeri maddelerde, örneğin "İtalyan milletine karşı hakaret" gibi ifadeler var. Fransa'da ise, işin kapsamı iyicene geniş tutulmuş. Örneğin, bir otobüs şoförüne hakaret ettiyseniz, teknik olarak, "kamu görevlisine hakaret"ten yargılanabilirsiniz. Kısacası, "hakaret" soyut bir kavrama değil, somut kavramlara karşı yapılmış ise takibata uğrama durumu söz konusu oluyor. Avrupa'daki benzer maddeler Öte yandan, onlarda da olmasına rağmen, bu maddelerin Avrupa'da en son ne zaman kullanıldığını tespit edemedim. Kısa bir süre önce bir toplantı için bulunduğum Roma'da bu konu gündeme geldiğinde, bir İtalyan konuşmacı da zaten, "Sizdeki uygulama olsaydı, Umberto Eco'yu her gün yargılamamız gerekirdi" diye konuşmuştu. Bu da tabii ki, "Avrupa'da da var" argümanının bizde üzerinde hiç durulmayan önemli bir boyutudur. Kısacası, Avrupa'da da bu tür maddeler var ama bunların en son ne zaman uygulandığını kimse hatırlamıyor. Bu açıdan bakıldığında şunu söyleyebiliriz. 301'i Avrupa'daki "kuzenleri" ile aynı düzleme getirsek bile, savcılarımız bunu gene de eskisi gibi uygularlar. Zira buradaki sorun kâğıt üzerindeki bir maddede değil, bu maddenin kullanılış şeklindedir. Bir toplumun sosyal gelişmişliğini gösteren de budur. Uygulandığını hatırlayan yok Nitekim bu tür yasaları uygulayıp uygulamama kararını vermek durumunda olan Avrupa'daki hukuk erki kıstas olarak, benimsenen uygulamanın "kamu veya ülke yararına ne denli hizmet edeceğini" alıyorlar. Bizde eksik gördüğüm ise budur. "301'e dayanarak yapılan yargılamalar kamunun ve Türkiye'nin yararına mı, zararına mı?" muhakemesi yapılmıyor hukuk erki tarafından. Bu yüzden de 301'in uygulanış şekli sadece fikir özgürlüğünün gelişmesini engellemekle kalmıyor, bir yandan toplumda ayrışmalara neden oluyor, diğer yandan da Türkiye'nin uluslararası imajını zedeliyor. Ancak bu basit gerçek, nedense görülmek istenmiyor. sidiz@milliyet.com.tr Türkiye'nin imajı zedeleniyor