Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ancak iş ne yazık ki burada bitmiyor. Zira laiklik, çağdaş bir cumhuriyetin tek koşulu değildir. Unutmamak gerekir ki Irak'ı felaketin eşiğine getiren Baas rejimi de laiklik iddiasındaydı. Kısacası, "çağdaş uygarlık" yolunda ilerlemek arzusunda olan bir cumhuriyetin diğer "olmazsa olmaz" koşulu da bireysel hakların güven altına alındığı demokratik düzendir. Demokrasimizi de aynen laikliğimiz gibi teminat altına alamazsak, o zaman "aydın Türkiye'den" söz etmek mümkün olamaz. Tandoğan Meydanı'nı dolduran ve Anıtkabir'e akın eden o coşkulu kitleye bakıp laiklik adına büyük memnuniyet duymamak elde değil. Zira, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın siyasi literatürümüze soktuğu ifadeyle, laikliğe "sözde değil, özde bağlılık" cumhuriyetimizin "olmazsa olmaz" koşuludur. Birçok kişi gibi, bugün laikliğe bağlı olduklarını ısrarla vurgulayan bazı kişi ve kesimlerin samimiyetinden biz de kuşku duyuyoruz. Ne derlerse desinler, söylemleri ve eylemleri, laikliğe gerçekten bağlı oldukları konusunda bizi kuşku duymaya sevk ediyor. Aynı şekilde, Tandoğan Meydanı'nı dolduranlar arasında, bireysel hakların saygı gördüğü bir demokratik düzene "sözde değil, özde bağlı olduklarından" kuşku duyduğumuz kişilerle kesimlerin olduğunu da belirtmek zorundayız. Onların da söylem ve eylemleri bizi bu konuda kuşku duymaya sevk ediyor. "Demokrasi" diyerek laiklikten elbette ki feragat edilemez. Seçimlerde belli bir oyu yakalamış olmak bir partiye cumhuriyetin temel ilkeleriyle oynama hakkını vermez. Kuşku duyuyoruz Fakat aynı şekilde "laiklik" diyerek demokrasiden de feragat edilemez. Edilecek olursa, "çağdaş" ve "aydın" olma iddiası tüm anlamını yitirir. O zaman ortaya çok farklı bir düzen çıkar ki bu düzeni, en temel demokratik haklarını kullanarak Tandoğan Meydanı'nı dolduran ve Anıtkabir'e akın eden o insanların büyük bölümü de herhalde istemez. Özetle, "çağdaş" ve "aydın" bir Türkiye istiyorsak, hem "demokratik" hem de laik" olan bir düzenden söz ediyoruz. Zira Türkiye öyle olacaksa bu iki faktörü birbirinden ayırmak mümkün değil. Bu arada bir başka önemli hatırlatmayı yapmakta da yarar var. Cumartesi günü yansıtılan şeylerden bir de Batı düşmanlığıydı. Oysa, hem "demokrasi," hem de "laiklik" bize Doğu'dan değil, Batı'dan gelmiş olan siyasi kavramlardır. Aynen Tandoğan Meydanı'nı dolduran kitlenin modern görüntüsünü sağlamış olan reformlar gibi. Demokratik ve laik düzen Bunların yaşamasını sağlayacak olan tek şey ise Atatürk'ün bu yönde çizdiği rotadır. Bu nedenle, cumartesi günü sergilenen iradeyi demokratik ve laik cumhuriyetimiz adına kutlayalım. Ancak, neyi protesto ettiğimizi de iyi anlayalım. Yoksa bunu basit bir "siyasi rövanş" zeminine oturtacak olursak, bu "rövanşın" hedefinde olanların da meydanları dolduracak kapasiteye sahip olduklarını unutmayalım. O tür bir görüntüyü ise herhalde görmek istemeyiz. Çünkü o görüntü ülkemiz açısından tehlikeli bir bölünmüşlüğü ortaya koyar ki bundan hiç kimseye yarar gelmez. Zarar gören de cumhuriyetimiz olur. sidiz@milliyet.com.tr Atatürk'ün çizdiği rota