Polonya Meclisi'nin bir "Ermeni soykırımı" tasarısını kabul etmiş olması, Lech Walesa gibi tarihe mal olmuş bir şahsiyetin de "Soykırımı tanımazlarsa AB'ye alınmasınlar" çıkışında bulunması işte bu yüzden Türkleri derinden üzmüştür. Başbakan Erdoğan'ın, Meclis'teki 23 Nisan resepsiyonu sırasında karşılaştığı Polonya Büyükelçisi'ne "Bize bunu yapmayacaktınız" siteminde bulunması da zaten bunu açıkça yansıtıyor.Tarihin ne garip bir tecellisidir ki Birinci Dünya Savaşı ortamında, "Ermeni meselesi" yüzünden Osmanlı yönetimine yöneltilen suçlamalara verdiği yanıt nedeniyle ABD tarafından sınır dışı edilen Washington Büyükelçimiz de Polonya asıllı Ahmet (Alfred) Rüstem Paşa'dan başkası değildir. Polonyalılar tarihe "dostumuz" olarak geçmişlerdir. "Tarihi ortak düşmanları" Rusya, iki milleti her zaman yakınlaştırmıştır. Bu ilişkilerin derinliğini anlamak için Ankara'daki Polonya Büyükelçiliği'nin internet sitesine girmek yeterli (www.polonya.org.tr). İşin bir diğer garip yanı ise, Polonya'nın, tarihçilerin oturup tartışmaları gereken bir konuyu, kendisi açısından da olumsuz yansımaları olacak bir şekilde gündeme getirmiş olmasıdır. Zira, Varşova da bugün bir tarihi hesaplaşma isteyen Almanlarla uğraşıyor. Bu konunun peşini bırakmayan Hıristiyan Demokrat Partisi'nin son başbakan adayı Edmund Stoiber gibi Alman politikacılara ısrarla, "Geçmişe değil, geleceğe bakalım" diyor.Meselenin özü kısacası şu: İkinci Dünya Savaşı sonrasında 16 milyon Doğu Prusyalı Alman, Naziler tarafından işgal edilen Polonya, Çekoslovakya (o zamanki adı) ve Macaristan'dan, ellerinden tüm malları ve mülkleri alınarak yüzyıllarca yaşadıkları topraklarından tehcir edildiler. Bunlardan iki milyona yakını intikam saldırıları, hastalık ve açlık yüzünden yollarda öldü. Özellikle sağcı Almanlar -ki Stoiber de bunlardan biri- bu kişilere karşı yapılan haksızlığın tazmin edilmesini istiyorlar. Başta Polonya olmak üzere ilgili tüm ülkeler ise bunu şiddetle reddediyorlar.Konu henüz çözülemediği gibi Almanya ile Polonya -ve ilgili diğer ülkeler- arasındaki tansiyon da sessizce artıyor. O kadar ki örneğin Polonyalılar bugün Almanların, AB müktesebatından yararlanarak, "ata toprakları" olan Pomeranya, Danzig (günümüzün Gdansk'ı) ve Silezya gibi bölgelerde gayrimenkul satın alıp yerleşmelerine dahi tahammül edemiyorlar. Tarihçilere kalmadı Almanların hissiyatını ise Stoiber 23 Haziran 2002 yılında Leipzig'de yapılan "Doğu Prusya Kongresi'nde açıkça ortaya koydu. "Doğu Prusya," Polonya ile Rusya arasında savaş sonrasında paylaşılan topraklara verilen isimdir. Bavyera Başbakanı Stoiber, kongreye katılan 80 bin Doğu Prusyalıya seslenerek, "Evinizden barkınızdan sürülmenizin üzerinden 57 yıl geçti. Ancak, vatanınızı halen kalplerinizde taşıyorsunuz" dedi.İkinci Dünya'nın yol açtığı haksızlıkların ancak bu sorunun ilgili ülkelerle varılacak dostane bir çözümle ortadan kalkacağını da belirten Stoiber, o yılın eylül ayında yapılacak olan seçimleri kazanıp şansölye olursa, "5 Ağustos tarihini ata topraklarından sürülen ve bu süreçte ölen ve öldürülen Almanlar için anma günü yapacağını" vaat etmişti.Başta Lech Walesa olmak üzere, Polonyalıların bu sözlere gösterdikleri tepkiyi tahmin etmek güç değil. Bu yazımı okuyan Polonyalı dostlar da kuşkusuz, "Kesin kanaatlere el vermeyen çok karışık bir meseledir bu" diyecekler. Gerçekten de öyle. Tıpkı Ermeni meselesi gibi.Öte yandan, Yahudilerin de Yahudi soykırımında oynadıkları rolden dolayı Polonyalılardan hâlâ tatmin edici bir özür alamadıklarına inandıklarını da hatırlatmak isterim. Polonyalılar "dini bütün" Katolik'tirler. Bu yüzden, Hz. İsa'nın "Suçsuz olan ilk taşı atsın" sözünü en iyi anlayacak onlardır. semihi@cnnturk.com.tr Özür alamadılar