Taner'in bazı sözleri, çerçevesi iyi anlaşılmadığı takdirde, bizdeki "koyup oturtma" heveslilerini memnun edecek bir nitelikteymiş gibi görünebilir. Oysa MİT Müsteşarı açıklamasında çok geniş perspektifli ve düşünsel derinliği olan uyarılarda bulunuyor. "Türkiye, gerek stratejik gerek jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da 'bekle-gör-tavır al' taktiğiyle sınırlama lüksüne sahip değildir" derken de bu perspektifi kolluyor. Yoksa, kaba bir şekilde, "Haydı beyler Kerkük'e!" demiyor. Taner zaten, Türkiye'nin "uluslararası sistemin bir parçası" olduğunu açıklamasında iki kez vurguluyor. Kıbrıs ve Irak gibi konularda uluslararası sistemin bir parçası değilmişiz gibi saldırgan öğütler verenlerin de bunu not etmeleri gerekiyor. MİT Müsteşarı Emre Taner'in teşkilatının 80'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklama, beklendiği gibi, "gündeme damgasını vurdu." Taner'in, kritik bir aşamada yaptığı bu açıklamayla, bazı uyarılarda bulunarak bir tartışma ortamı yaratmak ve insanları düşünmeye sevk etmek istediği anlaşılıyor. Fakat Taner'in sözlerinde not edilmesi gereken çok daha önemli bir husus var. Bunu da iki kutuplu dünyanın çöküşünün herkesi nasıl hazırlıksız yakaladığını itiraf edip anlatırken ortaya koyuyor. Bu konuda şöyle diyor:"Elbette bunun en önemli nedeni, sistem içindeki yapılanmaların ve analizlerin statükocu yaklaşıma koyu bir muhafazakârlıkla sahip çıkmalarıdır. Bu nedenle de geleceğe yönelik tahminler bu katı/kuralcı yaklaşım içinde başarısız olmuştur."Taner'in açıklamalarını isteyen istediği yere çeker, ama bu kilit cümle göz ardı edilemez. MİT Müsteşarımız, uzun ve ince nüanslarla bezenmiş olan derin perspektifli bu açıklamasıyla kanımca bize şunu söylemeye çalışıyor:"Ayrılmaz bir parçası olduğumuz dünya sisteminin içine girdiği hızlı değişim sürecine statükocu ve koyu bir muhafazakârlık perspektifinden bakanlar, yeni dünya düzeninde söz sahibi olamazlar, dolayısıyla da ulusal çıkarlarını koruyamazlar. Bununla kalmayarak evdeki bulgurdan da olabilirler." Statükocu yaklaşımlar Dönemin "statükocuları" ile "koyu muhafazakârları"nın üstesinden gelerek 20'nci yüzyılın en önemli devrimlerinden birine imza atan Atatürk'ün gösterdiği "çağdaşlık" yolunu savunmaya yeminli bu kurumumuzdan gelen esas uyarı bence budur.Taner'in de işaret ettiği gibi, Türkiye gerçekten de jeopolitik ve stratejik önemi giderek artan odak bir ülke haline geliyor. Türkiye aynı zamanda, sürdürülebilir kalkınmayı yakalamış, askeri açıdan güçlü ve teknolojiye açık genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan bir ülkedir. Bunun yanı sıra Türkiye, demokrasi ve çağdaş hukuk anlayışı da gelişme sürecinde olan bir ülkedir. Bu nedenle de, sadece İslam âlemine değil, yakın çevresindeki birçok ülkeye "model" olma potansiyeline sahip olan bir ülkedir. Kısacası Türkiye'nin, Taner'in ifadesiyle, "tüm kartlarını/avantajlarını maksimum düzeyde bir verimlilikle değerlendirebilirse", önümüzdeki 10 yıl zarfında en önemli global oyunculardan biri haline gelmemesi için bir neden yok. sidiz@milliyet.com.tr Türkiye'nin potansiyelleri