Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hükümetin İsrail’i “Anadolu Kartalı” tatbikatından çıkarma kararının “anlaşılır olduğunu” son yazımızda belirttik.
Türkiye’nin, özellikle de bölgesinde “barış atakları” yaptığı bir sırada, İsrail uçaklarının Filistinlilere gökten daha iyi ölüm yağdırmalarını sağlayan eğitim uçuşlarına ev sahipliği yapmasının çelişkili olacağını söyledik.
Buna karşın, TRT’nin “Ayrılık” adlı dizisini son derece yanlış ve Türkiye için sakıncalı görüyoruz. Bu sütunda bize tekrar İsrail’in politikalarına kızmak ile antisemitik yaklaşımlar sergilemek arasındaki büyük farka işaret etmek düşüyor.
Kaldı ki, Türkiye’nin bu diziler konusunda herkesten fazla duyarlı olması gerekiyor. Nedeni ise dışarıda çekilen ve Türkleri asırlara dayanan önyargılara göre elden geldiğince çirkin göstermeye çalışan sayısız film, dizi ve belgeselle yıllarca mücadele etmemizdir.

Düşüncesiz bir adım mı?
Birçok kişi Suriye ile şu anda yaşanan büyük “aşk” çerçevesinde hatırlatmak istemeyebilir. Fakat bundan birkaç yıl önce bu ülkede çekilen ve devlet kanalında (zaten başka kanal yok) gösterilen Türk aleyhtarı bir dizi nedeniyle, Ankara Şam’ı bile sert bir şekilde protesto etmişti.
Fakat Türkleri klişeleşmiş bir şekilde “insanlıktan ve medeniyetten nasibini almamış millet” olarak gösteren filmlerin en başında Oliver Stone’un senaryosunu yazdığı ve Alan Parker’in yönettiği “Gece Yarısı Ekspresi” gelir. Bugün Amerika’nın ve Avrupa’nın birçok yerinde “Türkiye” veya “Türk” dediniz mi akla hâlâ bu film geliyor.
Özetle, Türkiye bu film yüzünden 35 yıldır sıkıntı yaşıyor. Durum bu iken, devletin resmi kanalının, benzeri bir şekilde klişeleşmiş olan ve uyandırdığı nefret duygularıyla Türkiye’de antisemitizmin yayılmasına neden olacak bir diziye imza atmış olması, ya hesaplı bir adım ya da düşüncesizce ortaya çıkarılmış bir gaftan başka bir şey olamaz.

Amaçlanan ne meçhul
Türkiye’yi iyi tanıyan ve dün bize İsrail’den kızgın mesaj gönderen bir dostumuz şunları söylüyordu:
“Tatbikat meselesinin siyasi gerekçelerini anlarım. Gazze konusunda İsrail içinde de sert tartışmalar yapılıyor. Ancak bu diziyi anlamak mümkün değil.
Birden bire hümanist kesilen TRT, Mardin Kızıltepe’de güvenlik güçleri tarafından öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın dramını da dizi yapacak mı? Şu anda Ergenekon davası çerçevesinde ortaya atılan sayısız yargısız infaz iddialarını işleyecek mi? ‘Hümanist TRT’ bu ahlaki cesaret gösterecek mi?”
Bu gibi itirazların önümüzdeki dönemde artacağından emin olabiliriz. Bu nedenle AKP iktidarının, kendisine bağlı olan resmi kanalda böyle bir diziye izin vermekle neyi amaçladığı gerçekten meçhul.
Erdoğan hükümeti dış politika açısından son günlerde iyi şeyler yapıyor. Bunu da yazılarımızda takdirle karşılıyoruz. Ancak hesapsızca atılmış adımlar bu başarıları gölgeler. Şu sırada Ermenistan ile imzalanan protokoller nedeniyle Türkiye’ye kızan diaspora Ermenilerinin de bu fırsatı değerlendirmek isteyecekleri kesin.

Eleştirmek için neden çok
Nitekim İsrail’e karşı, “Soykırıma uğramış bir millet olarak yıllarca Türkiye’yi bize karşı savundunuz. Aldınız mı ağzınızın payını!” diye böbürlenen Türk düşmanı Ermenileri şimdiden duyar gibiyiz.
Tabii “Bize ne!” deyip geçebilirsiniz bunları. Ama ne yazık ki Türkler olarak cam evlerde yaşıyoruz. Bu nedenle başkalarına taş atmadan önce her zaman iyi düşünmemiz gerekiyor. Burada elbette ki haklı eleştirilerden söz etmiyoruz.
Aşırı sağcı ve milliyetçi Netanyahu hükümetini sert bir şekilde eleştirmek için çok neden var. Eleştirmeye de devam edeceğiz. Fakat bir milleti topluca ve ırkçı çağrışımlarla “gammazlamak,” yıllarca aynı dertten mustarip bir millet olarak bize hiç yakışmıyor.
Bunu duymaktan hoşlanmayanlar çıkacak tabii. Ama işin gerçeği budur.