Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fikret Bila, dünkü yazısında, "Foreign Affairs" adlı derginin yeni çıkan sayısında yayımlanan "Türk Ordusunun AB'ye Yürüyüşü" başlıklı araştırmadan söz etti. Foreign Affairs'ın önemini en iyi anlatmanın yolu, Samuel Huntington'ın ünlü "Medeniyetler Çatışması" makalesinin ilkönce bu dergide yayımlandığını hatırlatmaktır. Son yazımda 2006'nın Türk-AB ilişkileri açısından zorlu geçeceğini belirttim. AB'nin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, TSK'nın da AB'ye bakışının bu çerçevede etkili olacağı malum. Ancak, bu konuda hem AB'deki hem de Türkiye'deki ezberleri bozacak gelişmeler de yok değil. Araştırmayı yapanlar ise TSK'da görevli Binbaşı Doğan Akyüz, TSK kökenli araştırmacı Nihat Ali Özcan ve Bilkent'in polis kökenli öğretim üyelerinden Ersel Aydınlı. Kısacası bu araştırma TSK'nın bilgisi dışında yapılmış olamaz.Bila'nın yazısından da anlaşılacağı gibi, TSK'nın AB'ye bakışını şu şekilde özetleyebiliriz:"TSK, 'AB'cidir ve bunun için gerekli reformları destekleyecektir. Genelkurmay'ın üst kademesi, bunun İslami köktendincilik ve ayrılıkçı terörizmle başa çıkmanın en iyi yolu olduğunu biliyor. Fakat TSK, imtiyazlarından tümüyle vazgeçmek için AB sürecinin geri dönülmez olduğunu görmek ister. Zira, bu sürecin sonunda üyelik olmayacaksa, daha da bölünmüş bir Türkiye'yi toparlamaya çalışma işinin politikacılara değil, kendisine düşeceğini biliyor. Onun için AB de, TSK'nın reformu konusunda aceleci değil mantıklı olmalıdır. AB ayrıca Türkiye'nin üyeliği konusunda ciddi olduğunu göstermelidir." TSK'nın AB'ye bakışı Raporda Bila'nın değinmediği bazı tespitler de var ki, kanımca, esas ilginç olan bunlar. Örneğin, özet olarak aşağıda verdiğim paragraflara bakabiliriz: - 1999'a gelindiğinde TSK, yıllarca uğraşmasına rağmen Kürt ayrılıkçılığı, Marksist aktivizm, radikal İslam ve aşırı milliyetçilik gibi tehditlerin üstesinden gelememesi nedeniyle yorgun düştü. Bu çabalar aynı zamanda TSK'nın kurumsal bütünlüğünü de tehdit etmeye başladı. Genelkurmay Başkanlığı, bu nedenle, söz konusu tehditlere sivil çözümlerin aranmasına daha açık bir şekilde bakmaya başladı." 'Asker yorgun düştü' - 'Birlik ve beraberlik' sloganı ile büyümüş olan ve bugün Güneydoğu'da görev yapan 80 bin subay, dil, ideoloji ve kültür bakımından heterojen olan ülkelerinin gerçekleri ile karşılaştılar. TSK'nın, ordu içinde bile, "homojenite" fikrini savunması zorlaşıyordu. AB seçeneği ise bu tür sorunlara çözümler sağlıyordu. Ordunun buradaki düşüncesi basit bir hesaba dayanıyordu: Bu sorunlarla tek başına uğraşmanın bedeli, Avrupa'nın, taleplerinin karşılanmasının bedelinden daha fazlaydı.Öte yandan, araştırmadaki en ilginç tespit, kanımca şu:"AB süreci, ordunun, Türkiye'ye dönük tehditleri bertaraf etmeyi amaçlayan ideolojisini sürdürme gereğini duymadığı bir noktaya gelirse, TSK Kemalizmi de yeniden tanımlar."TSK kökenli kişilerin hazırladıkları bu araştırma, 2006'da sürprizlere hazır olmamız gerektiğini de gösteriyor. Tüm okurlarımın yeni yılını kutlarım. semihi@cnnturk.com.tr 'Kemalizmi yeniler'