Zaten işleseydi, bu hassas konuların, atanan iki koordinatör tarafından, sonuç getirecek şekilde kapalı kapılar ardında ele alınması gerekirdi. Oysa bunun öyle olmadığı açık. Nitekim haberler de Ankara'nın bu konuda yakında bir "yeniden değerlendirmeye" gidebileceğini ortaya koyuyor. ABD'nin koordinatörü, emekli general Joseph Ralston'un Türkiye'ye ay sonunda yapacağı ziyaretin ise çok fazla bir yenilik getirmesi beklenmiyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın kısa bir süre sonra Washington'a yapması beklenen ziyaretin de bu konuda yeni açılımlar getireceği sanılmıyor. Ankara ile Washington arasında basın ve konferanslar yoluyla Kuzey Irak'taki PKK varlığıyla ilgili olarak yürütülen "dolaylı diyalog" iki ülke arasında bu konuda oluşturulan "koordinatörlük mekanizması"nın pek işlemediğini gösteriyor. Kısacası, Ankara'yı başından beri tatmin etmeyen bu koordinatörlük mekanizmasının miadını doldurmak üzere olduğu anlaşılıyor. Buradaki temel sorun, Irak'ta çok faklı -hatta yer yer zıt gündemlere- odaklanmış olan Amerika'daki mevcut yönetim ile Ankara'nın, Kuzey Irak'taki PKK varlığı konusunda ortak bir dil oluşturamamalarından kaynaklanıyor. Başka bir ifadeyle, burada başından beri var olan "sağırlar diyaloğu" aynen sürüyor. Türkiye açısından bakıldığında bu aşamada bu koordinatörlük mekanizması, ABD tarafından ortaya çıkarılmış olan son "zaman kazanma yöntemi" olarak algılanıyor. 'Zaman kazanma' mı? Başbakan Erdoğan'ın ABD'ye dönük olarak açıkça sarf ettiği memnuniyetsizlik sözlerini bu algılamanın bir yansıması olarak kabul edebiliriz. ABD'nin "koordinatörlük mekanizması" öncesindeki "zaman kazanma" yöntemi ise "Türkiye ile PKK'ya karşı işbirliği içindeyiz. Bakın Avrupa'daki parasal kaynaklarını kurutmaya çalışıyoruz" söylemiydi. Ancak Erdoğan'ın ABD'ye dönük sert çıkışında bu kaynaklar konusunda dahi ilerleme sağlanamadığını söylemesi, Ankara'nın buradaki rahatsızlığını daha da açık bir şekilde dışa vuruyor. Türkiye işin başından beri bu koordinatörlük mekanizmasını, "PKK'ya karşı askeri operasyonlarda eşgüdüm sağlayacak bir düzenleme olarak" gördü. Sözünü ettiğimiz "sağırlar diyaloğu" ise bu noktada başlıyor. Erdoğan'ın sert çıkışı Zira Amerikan tarafı, bu tür bir operasyonu "en son seçenek" olarak kabul ettiğini defalarca ortaya koydu. Amerikan tarafı, aynı zamanda, söz konusu koordinatörlük mekanizmasını, esas itibariyle, "Türklerle Kürtleri nasıl bir araya getirebiliriz?" egzersizi olarak kabul etti. Amerika'nın Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, ASAM tarafından önceki gün düzenlenen "ABD ve Türkiye: 2007 Yılının Demokratik Ortakları" konferansında, Türk muhataplarını kızdırma pahasına, bu arzuyu açık biçimde telaffuz etti.2007'nin Türk-Amerikan ilişkileri açısından zorlu geçeceği biliniyor. PKK konusunun bu açıdan tansiyonu artıran bir unsur olarak kalacağı da. Bu arada artık ne "stratejik vizyon belgesi"nden ne de sözde "stratejik" olan başka bir boyuttan söz ediliyor. İki ülke arasındaki sağırlar diyaloğu sürdükçe bu ilişkilerin kolay düzelemeyeceği artık iyice belli oldu. sidiz@milliyet.com.tr Wilson'ın 'kızdıran' sözleri