Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Batı basınında bugünlerde çıkan değerlendirmelerden bile görüyoruz bunu zaten. Bu durum sayesinde Türkiye'nin düşmanlarına da gün doğmuş bulunuyor. Onlar da gelişen bu olumsuz imajdan sonuna kadar yararlanmayı umuyorlar. Batılı gazetelerin önemli muhabirleri ve yazarları bugünlerde peş peşe arıyor veya bizzat gelip bizimle konuşuyorlar. Projektörlerin Türkiye üzerinde olduğunu bu hareketlilik bile göstermeye yetiyor. Fakat ne yazık ki sorulan sorular ve yapılan değerlendirmeler Türkiye'nin uluslararası imajı ve saygınlığı açısından manidar. Nitekim Rum yönetimi, Akdeniz'de petrol arama konusunda Türkiye'den gelen uyarıları yanlış yansıtarak bunları "tehdit" olarak kabul ettirmeyi başardı bile. ABD'nin Kıbrıs Büyükelçisi Ronald L. Schlicher, yaptığı ve gazetemizde de yer alan açıklamasında, "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemen bir ülke olarak istediği ülkeyle istediği anlaşmayı yapabileceğini" net ifadelerle söyledi. AB Dönem Başkanı Almanya da Rumların girişimi üzerine, aynı konu nedeniyle Türkiye'yi "komşularını tehdit etmemesi için" uyardı. Öte yandan, KKTC'deki Türk güçlerinin komutanının -birkaç gün önce olduğu gibi- Ankara'nın "bağımsız olduğunu" her fırsatta savunduğu bir ülkenin seçilmiş başbakanını herkesin önünde azarlamasının da "militarist Türkiye" imajını yaymak için kullanılacağı aşikâr. Rum yönetiminin 'tehdit' adımı Açıkçası, Batı'da, Türkiye'nin içeride ve dışarıda şiddete ve zora dayanan askeri adımlar atmak üzere olduğuna dair nahoş bir izlenim yayılıyor. Bu çerçevede de ilk etapta Kuzey Irak üzerinde duruluyor. Oradaki PKK varlığının yarattığı sıkıntı kabul edilmekle birlikte, bu konunun aslında Iraklı Kürtlerin önünü kesmek için kullanıldığı iddia ediliyor. "Yoksa Türkiye, İngiltere ve İspanya gibi, bu sorunu barışçı yollardan çözmek için her fırsatı kullanırdı" deniyor. Irak konusunun, "savaş kışkırtıcılığı yapan" muhalefetin de başlıca malzemesi haline geldiğine işaret edilerek, bunun da Türkiye'deki "kötü gidişatın bir diğer göstergesi olduğu" belirtiliyor. Irak ve savaş kışkırtıcılığı Özetle, askeri ve sivil yetkililerimizin, Kerkük'e askeri müdahalenin ancak Türkmenlere karşı toplu cinayetlerin işlenmesi gibi hallerde gündeme gelebileceğini ısrarla belirtmelerine rağmen, muhalefet sayesinde, TSK'nın Kerkük için Irak'a çıkarma yapabileceği izlenimi yayılmaya devam ediyor. İşin iç siyaset boyutuna gelince, cumhurbaşkanlığı seçimleri Batılı gazetecilerin bugünlerde üzerinde en çok durdukları konu. Daha ilk anda sorulan soru ise, "Erdoğan aday olursa asker darbe yapar mı?" Kısacası, Türkiye hâlâ, "demokrasisini sağlama alamamış potansiyel bir askeri darbeler ülkesi" olarak görülüyor. Potansiyel darbeler ülkesi Geçenlerde emekli bir paşamızla sohbet ederken, bu kötü uluslararası imaj üzerinde durduk. "Sizce demokratik, sivil ve ekonomik başarılarıyla saygı duyulan bir Türkiye mi, yoksa ordusu nedeniyle korkulan bir Türkiye mi daha iyi?" diye sorduğumda, tereddütsüz "Ordusu nedeniyle korkulan Türkiye" dedi. Bu sözlerden sonra "Acaba bu kötü imajımızın oluşmasında bizim de bir payımız yok mu?" diye düşünmeden edemedim. sidiz@milliyet.com.tr Saygı duyulan mı, korkulan mı?