Son günlerdeki gelişmeler Türk siyasetini “ikili bloklaşmaya” götürüyor.
Bloklardan birini Ak Parti ile MHP oluşturuyor. Bu bloklaşma bir anlamda gönüllü.
İkinci bloklaşma ise CHP ile HDP arasında görünüyor. Ancak bu gönüllü bir bloklaşma değil; birinci bloklaşmanın yan etkisi.
Ak Parti ile MHP arasındaki yakınlaşma, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Başkanlık önerinizi Meclis’e getirin, halka sormakta sakınca yok” diye özetlenebilecek çağrısıyla belirgin hale geldi.
Bu çağrı üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve Ak Parti kurmayları harekete geçtiler.
Ak Parti, MHP’nin de Meclis’te “evet” diyebileceği başkanlık sistemini öngören bir anayasa değişikliği üzerinde çalışıyor. Ancak, Ak Parti-MHP bloklaşmasının tek nedeni bu değil. İktidarın son dönem izlediği politikaların MHP politikalarıyla bire bir örtüşmesi de çok önemli bir faktör.
PKK ile mücadele, Fırat Kalkanı Operasyonu’yla Suriye’ye girilmesi, Musul yakınlarındaki Başika’da askeri varlığın güçlendirilmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Musul ve Halep hassasiyetini dillendirip tarihe atıf yapması ve nihayet HDP’li milletvekillerinin tutuklanması...
HDP’li vekiller davet edildiklerinde ifadeye gitmiş olsalardı haklarında gözaltı işlemlerinin yapılmayacağını belirten Bakan Işık, “Kimse Türkiye’de yargıdan muaf değil. Bu konuda yargının epey sabırlı davrandığını da gördük” dedi...
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’la, dün bakanlıktaki makamında, Vatan Gazetesi Temsilcisi Murat Çelik’le birlikte sohbet olanağı bulduk.
Işık, HDP’li yöneticilerin tutuklanması, sınıra askeri yığınak, TSK’daki son durum, Irak ve Suriye’de devam eden operasyonlar ve Meclis darbe komisyonuna bilgi veren komutanların sözlerine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Işık’ın açıklamaları özetle şöyle:
HDP ÇIKMAZI TERCİH ETTİ: Sonuçta hukukun, yargının yaptığı bir işlem, keşke davet edildiklerinde gidip ifade verselerdi, böyle bir gözaltına alınma olmasaydı. Sonuçta bir yargı faaliyeti. Kimse Türkiye’de yargıdan muaf değil. İfade verseler böyle bir tablo ortaya çıkmayacaktı. bu konuda yargının epey sabırlı davrandığını da gördük. (Çözüm sürecini kastederek) Bazı şeyleri yanlış yorumladığınızda, gittiğiniz yer de çıkmaz sokak oluyor. İki yol var, birisi sizin için belki daha lüks ama çıkmaz sokak. İkincisi belki biraz daha meşakkatli ama
OHAL süresinin uzun ya da kısa olmasından ziyade, karşı karşıya olunan tehdidin bertaraf edilmesi gerektiğini vurgulayan Çelik, “Açık şekilde net bunun kökünün kazındığına kani oluncaya kadar gitmemiz lazım. OHAL mekanizması da bunun için gerekli bir mekanizmadır” dedi...
ATİNA
AB Bakanı Ömer Çelik’le, Türkiye-AB ilişkilerinin kritik bir eşikten geçtiği dönemde, 15 Temmuz darbecilerinden de bir kısmının sığınma başvurusunda bulunduğu Yunanistan’dayız. Çelik’le yoğun resmi programlarının arasında Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyondan, başkanlık ve idam odaklı anayasa tartışmalarına, Yunanistan’a kaçan darbecilerin akıbetinden AB ilişkilerine kadar gündemdeki başlıkları konuşma imkanı bulduk. AB Bakanı Çelik’in sorularımıza verdiği yanıtları şöyle aktarabilirim:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Teklifinizi getirin” çağrısıyla fitili yeniden ateşlenen Anayasa tartışmalarında sona gelindi.
Artık herkes Ak Parti’nin TBMM’ye sunacağı teklifi bekliyor.
Biri bütün Anayasa’nın değiştirilmesi, diğeri başkanlık sistemine yönelik sınırlı değişiklik olmak üzere Ak Parti’nin iki teklifinin de hazır olduğu bizzat Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklandı.
Yıldırım, dünkü grup toplantısında, tüm partilere, “Tekliflerinizi getirin” çağrısını da yineledi.
Ancak belli ki bu çağrılara MHP dışında bir partiden yanıt gelmeyecek.
MHP ise Ak Parti’nin teklifini bekliyor.
Destek almadan referandum eşiği olan 330 oya ulaşma imkânı bulunmayan Ak Parti, bu nedenle TBMM’den önce tekliflerini MHP’ye götürecek.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen ilk resepsiyonun davetlileri arasındaydık.
Cumhuriyetin 93. yıldönümü çerçevesinde önceki gün başta Başkent Ankara olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında çok sayıda kutlama töreni gerçekleştirildi. Günün sonuna Beştepe’de son yılların en yoğun katılımıyla dikkat çeken Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu damga vurdu.
Resepsiyondan bazı izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce vurgulamak gerekir ki, Türkiye’de hiçbir şeyin 15 Temmuz’dan önceki gibi olmayacağının izlerini taşıyan bir resepsiyona tanık olduk.
Bu bağlamda bugüne kadar Beştepe’de gerçekleştirilen resepsiyonlar içinde en yoğun katılımın yaşandığı bir davetin gerçekleştiğini tekrar vurgulamam lazım.
Her ne kadar süreç içinde reel politik nedeniyle dağılma emareleri görülse de Yenikapı ruhunun izlerini taşıyan bir davet gerçekleştiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.
Başkanlık sisteminin ete kemiğe bürünmesinin startını veren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de Beştepe’de bir resepsiyona ilk kez katılması tabiri caizse sürpriz olmayan bir sürprizdi.
Kılıçdaroğlu’nun sesi vardı
Irak ve Suriye olağanüstü günlerden geçiyor.
Taraflar, DEAŞ’ın sökülüp atılması kadar sonrasında kurulacak masaya odaklanmış durumda.
Suriye’de yürütülen Fırat Kalkanı operasyonu Türkiye’nin pozisyonu açısından hayati önemde.
Kaynaklara, sahadaki son durumu sorduğumda, hedef olarak belirlenen El Bab’a, Özgür Suriye Ordusu’nun mesafesinin 14 km olduğu yanıtını alıyorum.
İlerlemek kolay değil.
Mayınlarla, el yapımı patlayıcılarla tuzaklanmış arazide, metre metre ilerlenebiliyor.
Türk, topçusu ve tankları da ÖSO ile birlikte ilerliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu koltuğa halk tarafından seçilen ilk isim olmasının ardından artık Ak Parti’nin yüksek sesle gündemde tuttuğu başkanlık sistemi konusunda karar aşamasına yaklaşılıyor.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Anayasa’ya aykırı fiili durumun iyiden iyiye görünür hale geldiği savından yola çıkan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Ak Parti teklifini getirsin” çağrısıyla çıkışı olmayan bir yola girildi.
Ak Parti’nin, bu daveti geri çevirmesi beklenemezdi.
Başbakan Binali Yıldırım, ilk ağızdan, tekliflerini Meclis’e getireceklerini açıkladı.
Bahçeli, o günden bu yana, nasıl bir yol izleyecekleri sorusuna yanıt veriyor.
Her yanıt ayrı bir tartışmaya yol açsa da MHP cephesi, Bahçeli’nin sözlerinin açık olduğunda bütün bu süre boyunca ısrar etti.
Ancak herhalde en net açıklama dün gelendi.
Bahçeli, teklifi inceleyeceklerini, MHP’nin Meclis’te referandum için “evet”, sandıkta ise teklif için “hayır” demesinin söz konusu olmayacağını vurguladı.
Ciddiye alınan araştırma şirketlerinin, son dönemde kamuoyuna yansıyan FETÖ’ye ilişkin araştırmalarının sonuçları çok küçük farklarla aynı verileri yansıtıyor.
Örgütün Türkiye’ye büyük bir zararı olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 95’ler civarında.
Vatandaşların yüzde 75’i devletin örgütle mücadelesini yeterli buluyor. Kalanı ise yeterince mücadele edilmediği düşüncesinde.
Görülmemiş çaptaki topyekûn mücadeleye rağmen ikinci bir darbe teşebbüsü olabileceğini düşünenlerin oranı ise olmayacağını düşünenlerden fazla.
Bu oran yüzde 50’ye yüzde 40 civarlarında.
Son veri kuşkusuz, örgütün 15 Temmuz gecesi, akıl ve izan sınırlarını zorlayan kanlı girişiminin vatandaşın kafasında çizdiği dehşet resmiyle doğrudan orantılı.
Ancak bununla sınırlı değil.
Tehdit hangi cenahtan gelirse gelin, “Türkiye’de bir daha darbe olmaz” denilecek noktaya gelememekle de ilgili.