Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara bir süredir Almanya istihbaratının 2009’dan bu yana Türkiye’yi sistemli olarak dinlediği iddialarına yoğunlaşmış durumda.
Der Spiegel dergisinin ortaya attığı iddianın yalanlanması bir yana, ‘müttefik’ Almanya’nın Türkiye’ye yakın ilgisinin daha eski tarihlere kadar gittiği, Türkiye için ‘istihbarat faaliyetlerinin yoğunlaştırılması gereken ülke’ tanımı yaptığı yönündeki yeni bilgiler bir anlamda yazılanların teyidi niteliğinde.
İki ülke arasında iddianın ortaya atıldığı günden bu yana temaslar yürütülüyor.
Son olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devir teslim töreni için Ankara’da bulunan Alman İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ile İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın görüşmesinde de konu gündeme geldi.
Ala, net bir dille yasadışı dinlemelerin kabul edilemez olduğunu bildirirken, de Maiziere, iddiayı yalanlamak ya da doğrulamak konusunda çekingendi. Ancak Alman istihbarat örgütü BND’nin “İstihbarat örgütleri bu tip çalışmalar yapar ancak bu yasadışı dinleme hakkını vermez” sözleriyle çekingen tepkisini dile getiren Maiziere’ye bağlı olmadığını anımsamakta yarar var.
Ankara’daki bilgilere göre, iddialara yönelik asıl kritik görüşmeyi MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Alman mevkidaşı ile çok yakın zamanda yapacak. İstihbaratçıların en üst düzeydeki buluşması, Almanya ve Türkiye’nin bu konudaki yol haritalarını netleştirecek. Üst düzey buluşmanın ardından istihbarat örgütlerinin temasta kalması konusunda iki ülke arasında bir görüş birliği bulunduğunu söylemekte de yarar var.

İstihbarat kavgası
Peki, benzerlerini casusluk filmlerinde görebileceğimiz, uluslararası yasadışı dinlemeye yönelik iddialar nasıl bir anda ortaya dökülüverdi; Ankara, bunları nasıl değerlendiriyor?
Başkentte, güvenlik bürokrasisi ve strateji uzmanları daha ilk andan itibaren yaptığı değerlendirmelerde, bir başka tarihe, Ekim 2013’e dikkat çekiyor.
ABD Ulusal Güvenlik Kurumu NSA’nın, hem Fransa’daki 70 milyon telefon görüşmesini hem de Almanya Başbakanı Angela Merkel’i dinlediğinin açığa çıktığı tarihe.
Alman hükümet sözcüsü, bu konudaki iddiaların kamuoyuna yansımasından sonra, Merkel’in telefonlarının dinlendiğine işaret eden bilgilere sahip olduğunu açıklayarak iddiaları teyit etti. Merkel ise ABD Başkanı Obama’yı arayarak açıklama istedi. Beyaz Saray, “Dinleme yapılmadığı ve yapılmayacağı” garantisi verse de Almanya elbette ikna olmadı. Özellikle NSA’nın sırlarının açığa çıktığı bir dönemde Almanya için resmi açıklama ikna edici değildi.
Ankara, işte bu tarihten itibaren Almanya ile ABD arasında büyük bir istihbarat ve güç savaşının yaşanmaya başladığını, Türkiye’ye yönelik dinleme yapıldığı bilgilerinin açığa çıkmasının da bu savaşın bir uzantısı olduğunu değerlendiriyor. Türkiye’ye yönelik bilgilerle ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Almanya tarafından dinlendiği iddialarının aynı haberlerle ortaya atıldığına da dikkat çekiliyor.

Örgütleri incelediler
Ankara’nın elde ettiği bilgilere göre, Almanya, özellikle terör olaylarına, tehdit olarak nitelediği DHKP-C, PKK, Hizbullah gibi terör örgütlerine yönelik dinlemelere yoğunlaştı.
Yine Ankara’nın değerlendirmelerine göre, ne Almanya’nın bu konulara odaklanması, ne de güçlü ekonomi ve istihbarata sahip ülkelerin dinleme listelerinde Türkiye’nin yer alması sürpriz değil.
Güçlü ve stratejik öneme sahip her ülkenin ve istihbarat servislerinin ABD, Avrupa, Ortadoğu, Rusya, Çin gibi dünyanın kalbinin attığı merkezlere yönelik yakın ilgisi de sır değil.

Teknik düzeyde dinleme
Ankara, bu süreçte Almanya’nın dinlemelerinin hangi boyutta kaldığını da araştırdı. Kozmik bilgilere yönelik dinleme yapılıp yapılmadığı, dinlemenin ‘teknik’ düzeyde kalıp kalmadığı gibi konular incelendi.
Ankara’nın değerlendirmeleri, Almanya’nın dinlemesinin teknik düzeyde kaldığı yönünde.
Dinlemelerin ‘teknik düzeyde’ kalması ise ‘uzaya çıkan ve fiber kablolar aracılığıyla yayılan görüşmelerin dinlenmesi’ olarak açıklanıyor.
Özellikle cep telefonu ile yapılan görüşmelerin kolayca dinlenebildiğini anlatmak için kullanılan bu prensibe göre yapılan dinlemeler, güvenlik bürokrasisinde şaşkınlık da yaratmıyor. Yüksek teknolojiye sahip her ülkenin istihbarat örgütünün teknik düzeyde dinleme yaptığına inanılıyor.

Operatör düzenlemesi
Ancak teknik düzeyde dinleme yapılmasının şaşkınlık verici olmaması, buna karşı mücadele verilmediği anlamına gelmiyor. Ülkeler, diğer ülkelerin ve ülke içindeki odakların bu faaliyetlerini sonlandırabilmek için en son teknolojiyi ve imkânları zorluyor.
Teknik düzeyde yapılan dinlemelerde sorumluluğun bir bölümü de cep telefonu operatörlerine ait.
Türkiye’de ardı ardına patlayan dinleme skandallarının önemli bir nedeninin de operatörlerin personel tercihi yaparken özenli davranmamasından, herhangi bir güvenlik prosedürü uygulanmamasından kaynaklandığı düşünülüyor.
Kritik bir birimde görev yapan herhangi bir personelin yasadışı dinlemeye imkân sağlayabileceğine, edindiği tüm bilgileri menfaat karşılığı paylaşabileceğine dikkat çekiliyor.
Bu nedenle, Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı, cep telefonu operatörlerine yönelik bir yasal düzenleme çalışması başlatmış durumda.
Güç savaşlarının odağındaki Türkiye, başkentin kalbine kadar uzanan kulakları tıkayabilmek için çalışıyor.