Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ak Parti’nin Cumhur-başkanı adayı olarak ilan edildiği toplantı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir Çankaya ve nasıl bir Ak Parti planladığını, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu siyasi tabloda nerede yer alıp-almayacağını, Çankaya yolundaki rakiplerini ne kadar rakip gördüğünü ve nihayet kampanyasını hangi ana mesajla yürüteceğini açıkça ortaya koydu.
Lafı dolandırmayı sevmeyen, net Erdoğan konuşmalarından birine daha tanık olduk.
Erdoğan, farklı bir Cumhurbaşkanı olacağını söylerken, ‘farklı’ kelimesinin içini iki ana hat üzerinde, kalın çizgilerle doldurdu.
Birinci hatta ilerlerken, Cumhurbaşkanlığı makamını siyasi iktidar karşısında devlet iktidarını temsil eden bir makam olmaktan çıkaracağını, devletle milleti kaynaştıran bir makama dönüştüreceğini, böylece vesayetler tarihinin tamamen kapanacağını söyledi. Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesinin teknik bir değişiklik olmadığını vurgulayarak, bu makamın artık daha güçlü bir meşruiyet kazanacağının altını çizdi.
Üstelik, geçmiş Cumhurbaşkanlığı dönemlerini anlatırken, ‘vesayet ve kara dönem’ tanımlamasını yaptığı uzun zaman diliminde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için bir parantez açmaya gerek görmedi.
İkinci hatta ilerlerken ise tam anlamıyda bir, ‘icracı Cumhurbaşkanı’ portresi çizdi. Köşk’ün dinlenme mekanı olmadığını, ekonomiyi büyüteceğini, demokrasiyi ilerleteceğini, AB’ye tam üyelik hedefini sürdüreceğini, çözüm sürecini asla sekteye uğratmayacağını vaat etti. Paralel yapı olarak nitelendirdiği yapıya, “Köşk’e çıkıyorum diye rahat edeceğini sanma” mesajını da gönderdi.
Erdoğan’ın, yarı başkanlıkla partili Cumhurbaşkanlığı arasında gidip gelen melez bir modelin ana şablonunu çizdiği adaylık konuşması, “aynı Erdoğan’ı” ancak mevcut parlamenter sistemin kodlarını değiştirmeyi hedefleyen başka bir siyaset dizaynını tarif ediyordu.
Dünkü konuşma, “Erdoğan’dan sonra Ak Parti ne olur” sorusunun Başbakan açısından yanlış kurgulanmış bir soru olduğunu da bir anlamda ortaya koydu.
Erdoğan, aktif ve hükümetle doğrudan çalışacak bir Cumhurbaşkanı modeline inandığını ilan ederken, mensubu olduğu partiyi kendi haline bırakmayacağını bir kez daha gösterdi.
Genel başkanı ile Başbakan’ı ayrı bir yapılanmaya karşı olduğu bilinen Erdoğan’ın 3 dönem kuralından taviz verilmeyeceği yönündeki vurgusu kendisinden sonra gelecek isimler konusunda parti içinde tartışılan listeyi epey kısalttı.
Konuşmasında uzunca bir bölüm ayırdığı, seçilme yaşının 18’e indirilmesi ve partinin gençlerin elinde yükseleceği yolundaki değerlendirmeler de bir tazelenme ve kadro silkelenmesine işaret ediyordu.
Başbakan’ın nasıl bir kampanya yürüteceği meselesine gelince...
Örnek bir aday tanıtım organizasyonu yansıtan dünkü atmosfer bunu ortaya koyuyor aslında.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, bir gün, aniden, ayaküstü bütün Türkiye’ye ilan ediverdikleri çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Erdoğan cephesinde ne kadar rakip görüldüğünü dün anlamış olduk.
Konuşmasına dua ile başlayan, sözlerini dua ile bitiren Erdoğan’ın bu tercihinde İhsanoğlu faktörü ne kadar etkili oldu bilemiyoruz, ancak Başbakan’ın, kampanyasını kesinlikle 1. turda seçilmeye ve kişiler değil vizyon üzerinden yürütmeye kararlı olduğu anlaşılıyor.
Ve en azından bu kampanya bitene, 1. ya da 2. turda seçilene kadar en büyüğünden en küçüğüne Ak Partililerin sadece bu kampanyaya odaklanmasını istiyor.
Bu nedenle, kendisinden sonra kim gelecek sorusunun kamuoyu önünde de perde gerisinde de kampanyasını gölgelemesine izin vermeyecek görünüyor.
Cumhurbaşkanı’nın cumhuriyeti, cumhuru ve cumhurun birliğini temsil ettiğini, halkın seçtiği ismin herkesin Cumhurbaşkanı olacağını söyleyen Erdoğan’ın seçim zaferlerinin ardından yaptığı balkon konuşmalarını anımsatan ifadelerini not etmekle birlikte, kendisini en azından Çankaya yolundaki iki rakibinden ayırmak için bulduğu slogan, ‘milletin adamı’ olmuş.
‘Milli irade’ ve ‘milli güç’ zaten Ak Parti’nin ana sloganlarıydı.
Başbakan, Cumhurbaşkanlığı kampanyasını Amerikanvari bir logonun altındaki ismi ve ‘milletin adamı’ sloganıyla yürütecek.
Malum, HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş, “Çankaya’ya halk çıkacak” sloganını bulmuştu.
Erdoğan milletin adamı, Demirtaş halkın adamı olunca, Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’na, çatı bloğunun da itiraz edemeyeceği tek bir slogan kalmış oluyor: “Devlet adamı.”