Batmana girer girmez gül ve diken gibi ayrıştı ekonomiyle, seçim umudu... Meclisin AB yasalarını çıkarmasını halka gül dağıtarak kutlayan HADEP, ekonomideki çöküşe çare olarak 4 Kasım sabahını gösteriyor. En son 1998de terör olayına tanık olan Batman, son iki yılda küçülen kamu ekonomisinden en çok darbe yiyen illerin başında geliyor. İşsiz sayısı 45 bin Çalışanların 3 bin mark civarında olan ücret dengesi ise 800 marka kadar inmiş. Batmanda tarım ise, tütün ve pamuk üzerine dönüyor. Tütüne getirilen kota ile daha önceki yıllarda devlete yılda 1 - 2 ton tütün satan 45 bin çiftçi ailesi, bugün ancak 200 kilo satabiliyor. Pamuk işleyecek fabrikalar kurulmuyor... Küçük ve orta ölçekli işletmeler çapında kurulan; un, süt ürünleri, çırçır ve tuğla işletmeleri ekonomik kriz nedeniyle birer, ikişer kapanmış. Rakamlara bakılırsa, 600 binin üzerinde nüfusa sahip Batmanda işsiz sayısı 45 bini buluyor. Şehir merkezinde 225 bin kişi yaşıyor, bunun 110 bini ilköğretim çağında. Petrol kokan Batmanın taşında toprağında izi olan Türkiye Petrolleri (TPAO) ve TÜPRAŞ Batman rafinerisinde bundan iki ay önce 11 bin işçi çalışırken, bu sayı 3 binlere gerilemiş durumda. Tokat gibi! Geleceğe aç bir
Size bundan iki hafta önce bu köşede eminim çoğunuzun, "Amma da uçmuş" dediği bir senaryoyu aktardım. Senaryo ABDnin siyaset dizaynını takip eden çevrelerin malıydı. O günlerde yalnızca objektif gazetecilik gereği, konuyu naklettim, çok da tepki aldım.Şimdi Gördünüz mü? deme hakkına sahip birkaç kişiden biri olduğumu da saklamayacağım. Senaryoyu hatırlatayım...Meclise birinci parti olarak girmesine neredeyse kesin gözüyle bakılan AKPye yeni gömlek biçiliyordu. AKPye oyların renginin silme yeşil olmadığını da bilen aynı çevre, partiyi sisteme uyumlu hale getirmeye çabalarken, eldeki joker Dervişi de öne sürüyordu. Derviş ile AKP arasında nazik temaslar hissediliyordu.Derviş, senaryo henüz ham haldeyken, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğanın da davetli olduğu bir uluslararası toplantıda "Muhalefet desteklemeseydi, ABye uyum yasalarını çıkaramazdık, kendisine teşekkür ediyorum" diyerek, salondan alkış da koparmayı başarmıştı... Bu sıcaklık o günlerde gözden kaçmıştı!.. Devlet Bakanı Dervişin arkadaşı Prof. Dr. Asaf Savaş Akad, "Derviş AKP ile koalisyon yapabilir" diyor da, bu yakınlaşmayı bilmiyor muyuz? Aksiyon zamanı Edindiğim izlenim, Derviş "lider ol" baskısına boyun eğmeyecek, açık
Çok dramatik bir başlık oldu biliyorum ama, Gümüşhanede Milliyet TIRının kapağını açar açmaz duyduğumuz sözcükler bunlardı. Önce üç çocuğu ile dul kalan Filiz Aydoğdudan başlayayım: "Kocam bekçiydi, 10 milyar lira borç yüzünden kendini vurdu. Üç ayda bir aldığımız 250 milyon lira maaşa kaldık. Devlet bankaları tefecilik yapar mı?" Masamızın etrafını saran kalabalık; AKP, BBP, SP, MHP ve CHPyi cephe almış, hararetle tartışıyor. Not tutmakta zorlanıyorum. Bir yandan laf yetiştiriyorum, öbür yandan yazıyorum. Halkı dinlemeye gittik ya; ölüme yakınlaşmış bir yaşamın sınırında nöbete durmuş bir dert daha... Çocuğu için vazgeçmiş Trabzon, Rize, Samsun, Giresun gibi büyük şehirlerde insanlar sorunlarını evlerine hapsediyor; küçük yerlerde ise paylaşma isteği artıyor. Gümüşhane durağımız belki de bu yüzden panele dönüştü.Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Öğretim Görevlisi Erdal Akkayadan şehrin potansiyeliyle ilgili bilgi alabildik. Genç bir adam işsizlikten yakınıyor. O kadar dinlediğimiz bir sorun ki, gözüm yeni sorunlara değmeye çalışırken, dudakları titreyen işsiz adamın sözlerine kilitleniyorum: "30 yaşında insan darağacını hazır etti. Yiyecek ekmeğim yoktu, Gümüşhane
"Hemşerimiz bize sahip çıkmadı, biz de ona çıkmayız" diyenlere rastlıyoruz, top Yılmaza... Tayyip Erdoğan önde gibi gözüküyor. Gençler modern yaşama geçmişler. Taksimdeki gençler nasıl yaşamak istiyorsa, Doğu Karadenizdeki genç de aynısını istiyor. Türkiyenin genç bir nüfus olduğu seçimlerde çok iyi gözükecek. İktidarı gençlerin oyları belirleyecek ve kaygılı gençlerin anne - babaları. "İşsizsen parkta gezerken bile mutlu olamıyorsun" diyor gençler. Liseyi bitirmişler, askerliklerini yapmışlar, açılan memur sınavlarına girmişler, bekliyorlar... Güneysu ve Çayeli 28 Temmuzda sel felaketine uğradı. 28 kişi öldü, 5i kayıp, 290 ev toprakla parçalandı... Rize o gün siyasi parti liderlerini sınavdan geçirdi. Güneysuda kendisine villa yapan hemşerileri AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan geldi, kravatlıydı, köy meydanından yukarı çıkmadı. Yukarılar çamurdu, acı yüklüydü. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz yıllarca umut bağladıkları, oy attıkları siyasetçiydi; geldi, gördü, yardım gönderdi ve gitti... Ama yukarı çıkmadı!.. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da geldi. Doğanın çağladığı toprağa vurdu kendini, kravatı da yoktu; onlardan biriydi. Rize bunu konuşuyor. Vefa ile umut, sosyal adalet ile
Trabzonlu gençlerin en büyük sorunu, eğitim ve iş imkanlarının azlığı... Bakımlı üç genç kız. Biri imam hatip mezunu, diğer ikisi meslek okulu; üçü de bilgisayar kursuna gidiyor, Açık Öğretimde okuyor. Birinin elinde İvan Yalomun "Aşkın Celladı" kitabı var... Diğer yanımda genç bir çift oturuyor. Erkek mühendis, kadın meslek okulu mezunu ve gıda toptancısında çalışıyor. Çalıştığı toptancı, 1700 kalem pasta ürünü mal satıyor ancak son iki yılda satışlar neredeyse yüzde 80lere varan oranda düşmüş. Çiftin 3 yaşındaki çocuğuna bakıcı kadın bakıyor, ayda 100 milyon liraya. Masamdaki konukların sorunu, "kaliteli" yaşam... Erkekle gezmek olmaz Kızlar şehirde gezintiye çıkmışlar... "Nereye gidiyordunuz?""Boztepeye çıkacaktık, yeşildir, kafeleri vardır." Sahilin Trabzonlu genç kızlar için bir başka tehlikesini de öğreniyorum; Çömlekçiden ötesine gitmiyorlar. Çünkü oraları Rus kızlarının mekanı. Kızlar, bir erkekle sokakta görünmekten çekiniyor, saat 22.00den sonra da dışarıda kalmamaya özen gösteriyorlar.Sevime siyaseti soruyorum... "Yolda idam meselesini konuşuyorduk. İdamın kalkmasına karşıyız. İdam kalkınca bundan Apo da yararlanacak. Affa da karşıyım; tecavüz ediyor dışarı çıkıyor,
Bu güzel yere; yoksulluğun, eşitsizliğin, üretimsizliğin, umutsuzluğun gölgesi düşmüş. "Her seçim bir umuttur", bu seçim daha çok umut olmak zorundayken siyasetçilerin bu gerçeğe yaklaştıklarına dair şüpheler yerli yerinde duruyor. Ekonomik krizin ağırlığı giderek artıyor; Fiskobirlikten çıkarılan işçilerin yükü üzerlerindeyken, özelleştirilen Giresun Limanını sel almış götürmüş, SEKA üretimi durdurmuş, 2 dolar fiyat beklenen fındıktan umut kesilmiş... Yollar dert olmuş Giresun, Ordu ile çekişiyor. Ordu "Kalkınmada Öncelikli Yöre" statüsü elde ettiği için yatırımları kapıyor. Giresunun elinde kala kala fındık kalıyor. Fındık da yoğun bakımda. TÜBİTAK yetkilileri bugünlerde Giresunda ihracatı engelleyen aflatoksin (küf) olayını inceliyor. Dünyanın tükettiği fındığın yüzde 70i Türkiyeden sağlanıyor, ancak pazar gelişmiyor, satış fiyatları maliyeti karşılamıyor.Her gittiğim ilde bir dramla yüzleşiyoruz. "Devlete 30 yıl hizmet verdim, hastanesinde tedavi olamıyorum, geçinemiyorum, ne yapayım?" soruları önümüzdeki seçimlerde partililerin yüzüne çarpacak. Fındık ekim alanını daraltmıyorlar, fabrika açmıyorlar, hayvancılığı geliştirmiyorlar, üniversite kurmuyorlar, limanı çalıştırıp,
Sanki Türkiye topluca bir sinemaya gitmiş, aynı filmi izlemiş gibi... Filmden çıkarılan yorumlar birbirini besliyor; kahramanların ciğeri biliniyor, kül yutmuyor, katili de filmin başında sezmiş. Milliyet TIRını ziyaret eden okurların kimi işsiz, kimi öğrenci, kimi öğretmen, kimi mühendis, kimi bankacı, kimi Almancı. Pazar gününü geçirmek için yola çıkanların katılımıyla açık hava paneli düzenliyor gibiyiz... Koalisyon tükenmiş Buranın Samsun olmasının ne önemi var bilemiyorum, halkın söyleminde öylesine bir ortaklık oluşmuş ki, siyaset yelpazesindeki parçalanmışlık tavanda izlenimi veriyor. 1 Ağustostan beri yolda olan Milliyet TIRından gelen yazılarda vurgulanan, "Koalisyon partilerinin şansı yok" yorumu burada da karşımıza çıkıyor. AKP ve siyasetin yeniden dizaynı üzerinde yoğunlaşıyor görüşler. Yenilenenler, yeni diye ortaya çıkanlar tartışılıyor. Güven şart Liseyi iki yıl önce birtirmiş türbanlı bir tezgahtar kızla görüşüyorum. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğanı över zannediyorum, tam tersi çıkıyor: "Değiştim diyor, bugün söyledikleri dün yaptıklarını tutmuyor. Ben güven veren birini arıyorum" diyor. "Evlenmek istiyor musun?" diye soruyorum, "Meslek sahibi olmadan, sosyal
Yatırım planları erteleniyor.Yeni işsizlik dalgası çalışanların korkulu rüyası olmaya devam ediyor.Hepsinin üzerine, siyaset arenasındaki belirsizlikler ve umutsuzluklar biniyor.Hayatın bir başka yerinde ise karşımıza; "Övün, Çalış, Güven" diyenler olduğunu hatırlatanlar çıkıyor.Yeni Türkiye Genel Başkanı İsmail Cem ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanı ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmazı taşıyan İstanbul - Ankara uçağında, Coca - Cola Avrasya ve Ortadoğu (48 ülke) Bölüm Başkanı Ahmet Bozer, bu farklı gündem için uçuyor.Bozer soyadı bize "uzun ince bir yol" Avrupa Birliğini çağrıştırıyor. Ahmet Bozerin babası Ali Bozer yıllarca o günkü adıyla Avrupa Topluluğunun (AB) bir numaralı isimlerindendi, akademik hayatına çekildi. Oğul Bozer ise dünya şirketi Coca - Colanın tepe yönetimine geçti. Bir işadamı, "Yurt dışında aldığımız 180 milyon dolarlık bir taahhüt işimiz var, Türkiyedeki finans kurumlarının teminat mektupları kabul edilmediği için işe başlayamıyoruz" diyor. Krize rağmen Türkiyedeki diğer üç fabrika da aynı ödülü alarak, Coca - Cola sistemindeki 36 ödüllü fabrika arasına girmiş.Fabrika Müdürü Kerem Kerimoğlu, 117 çalışanla Coca - Cola Orta Avrupa ve